YOLDA KAFAMI KURCALAYANLAR - 1

   

                                                                    

 Sürekli bir seyahat halinde olduğum için, yolda aklımı kurcalayanları yazacağım bir müddet.Yolda kafamı kurcalayanlar başlıyor!

Tren hareket etmemişti henüz. Çantama uzanıp telefonumu çıkartacaktım ki gözüm karşımdakine takıldı. Telefonuna adeta gömülmüş ve çok farklı bir dünyaya dalmıştı. Kafamı sakince trenin içerisinde gezdirdim ve herkes ama herkes telefon ekranlarına gömülmüştü. Çoğunda da kulaklık takılıydı. Bir metre ötede kavga çıksa kimse duymayacaktı. Heh, yanıma şimdi biri elinde direk telefonla oturdu. İnanılmaz bir şey bu. Düşünsenize bir alet icat ediyorsunuz ve insanlar onun bağımlısı oluyor. Gözlerini ondan alamıyor. Böyle düz kelimelerle söyleyince sanki çok lezzetli bir yemek yada çok parlak güzel bir elmas veya estetik duruşa sahip bir şeymiş gibi geliyor kulağa. Ama dikdörtgen şeklinde,görece büyük bir ekrana sahip metal kutu aslında. Fakat bu kutunun içindeki dünyada tıpkı pandoranın kutusu gibi etrafa kötülük yaymış olabilir mi? O açılmaması gereken kutu gizemine dayanılamayıp açıldıda biz şimdi bu kötülüğe mi şahit oluyoruz acaba?


Çünkü bu kutunun içerisinde türlü türlü evrenler bulunuyor. Neye eğilim gösterirseniz evreniniz ona göre şekilleniyor. Kedileri seviyorsanız kedi videolarından oluşan bir evrene sahip oluyorsunuz. Bebekleri seviyorsanız bir sürü şebeklik yapan bebeğin evrenine dahil ediliyorsunuz. Neye sahip olmak istiyorsanız ve neyi görmek istiyorsanız sadece onları görüyorsunuz. Kendinize ait bambaşka bir dünya. Kulaklıkta eşlik edince andan kopuşunuzda hızlanmış ve derinleşmiş oluyor. Kendi kendimizin gözünü bağlıyoruz. Çoğu zaman kelimelerimizi sese dönüştürmek yerine klavye tuşlarına döküyoruz. Bağımlılık sahibi miyiz yoksa çok sıkı bir alışkanlık sahibi emin değilim. Ama bağımlılık diye adlandırabilmek için yoksunluğunda çıldırır gibi hissetmemiz ve ondan ayrı kalamamamız gerekiyor.

Bizler şu aşamada ciddi bir alışkanlık sahibiyiz. Bağımlılık haline getirenler elbette mevcuttur. Buna çok kez şahit oluyoruz ama genele bakınca alışkanlık durumu çıkıyor karşımıza. 
İşte tamda burada çok önemli bir soru çıkıyor geliyor akıllara. 

Bu faydalı bir alışkanlık mı yoksa zararlı bir alışkanlık mı?
Yani sebze ağırlıklı beslenmek şeker tüketmemek gibi bedenimize faydalı mı? Yoksa sürekli paketli ve şekerli gıdalar tüketmek gibi zararlı bir alışkanlık mı?
 

Kime göre neye göre diyebilirsiniz. Haklısınızda. Ama git gide herkes için zarara dönüştüğünüde inkar edemezsiniz. Heleki yapay zeka ile yapılan videoların gerçekliğe çok benzemeye başladığı ve baya yüksek sayıda bir güruhun bu videoları gerçek zannettiği dönemdeyken. 
İnsan sosyal bir varlıktır. Bu konuda hepimiz netiz. Sosyal bir varlık olduğumuz bilindiği içinde bu uygulamaların adı sosyal medya. Ve insanlar buradaki sanal sosyalliği, gerçek sosyalliğe tercih etmeye başlıyor. İletişimlerini sadece sosyal medya diye adlandırdığımız uygulamalar üzerinden yapıyor. Z ve alfa kuşakları telefonla aramayı bile tercih etmeyip, her türlü iletişimi bu uygulamalardan yazarak yapmayı tercih ediyor. İletişim dediğimiz organik bağ, sanal bağa dönüşüyor. 


Peki insanın bunca yıllık evrim sürecine baktığımızda hiç bu kadar kalabalık ama bu kadarda yalnız oldu mu? 

 

                                                  
 

Bir ateşin etrafında toplanılıp anlatılan hikayeler şimdi kişiye özel kulaklıklarımızın içinde. Anlatanın yüzünü görmeden, mimiklerini anlamadan... İletişimin çoğunu beden diliniz belirler. Sözcükler çok küçük bir yüzdesini oluşturur. Sanal iletişimde kimsenin beden hareketlerini ve mimiklerini göremiyoruz. Buda bizi gerçek bir bağ kurmaktan ve karşımızdakini doğru anlamaktan tamamen uzaklaştırıyor. 


Çoğumuz bunu bilinçli olarak tercih etmiyor maruz bırakılıyor. Karşınızdaki kişinin iletişim aracıda sizi yönlendiriyor. 
Benim çocukluğumda Atari vardı. Fakat biz solakta oynamak mı atari oynamak mı diye düşünmez direkt sokağı tercih ederdik. Tabi şimdi sokakların güvenliği ve koşulları çocuklar için uygun değil. Ama uygun hale gelse bile tercih edilir mi emin değilim.


Bilmiyorum, uzun süre herkesi gözlemledim ve hemen hemen herkes kendi sanal dünyasında mutlu mesut görünüyordu. Bu kadar tekilleşmek bizi nasıl evrimleştirecek çok merak ediyorum. 

Fakat uzun zamandır kendimde de bu alışkanlığı fark ettiğim için endişelenmeden edemiyorum. Bundan dolayıda  sanırım trendeki insanları gözlemleme gereği hissettim. 


Kaçar tane benzeyen var, çokar tane hemde çok çokar tane. 
Evet yalnız olmadığımız bir konu varsa da o da budur sanırım.
Bakalım daha neler neler göreceğiz, ne kadar ne kadar sanallaşacağız…

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar