Şehir ve Kadın (1)



En son yayınladığım yazımda Sex and City And Just Like That izlediğimi ve içimde de uzun zamandır olan Carrie gibi bir köşe yazmak istediğimden bahsetmiştim. Seriyi tamamen ilişkiler üzerine kurgulamak yerine şehir ve kadın diye farklılaştırmak istedim. Filtresiz ve yargısız, tamamen kendi gözlemlerinden oluşturarak yazacağım. Başlayalım bakalım.


❤️

Kadın kelimesi hoşuma gidiyor aslında. Cinsiyet ayrımı vs den ziyade kadın kelimesi bana güçlü hissettiriyor. Kadın olmak.! 

Ve evet şehirde kadın olmak bir çok handikabı da içinde barındırıyor. Şehirde çalışan kadın olmak başka başka mücadele demekken, bir o kadarda güzel ve cazibeli geliyor ki öylede...Şehirde kadın olmak aynı zamanda bir sürü gerekli veya gereksiz sorumlulukta yüklüyor. Çalışan kadın ise tüm bu sorumluluklarla hayatı boyunca birlikte oluyor. Bakımlı olmak, sosyalleşmek, kendine özgü hobiler geliştirmek, evlenmek, çocuk sahibi olmak... Bu liste uzar gider. 

Bir de bunların yanında özgür olmak var.(?)

Ben küçükken "çocukta yaparım, kariyerde" mottosu pek meşhurdu. Bizlerde bu motto ile büyüdük diyebilirim. Ama son senelerde kadınlar kariyer konusunda nedense geride duruyormuş gibi geliyor bana. Etrafımda evlenip tamamen iş hayatından çekilen bir sürü kadın var. Ve hatırlıyorum ki hepsi çok çalışkan ve başarılı kadınlardı. 

Şehirde yaşayan kadın işte bu handikabın içerisinde sıkışıp kalıyor. Evlenip çocuk yapıp eve mi kapanmalı yoksa evlenmeyip kariyeri ile mi meşgul olmalı? İkisi de birlikte yürütülebilirken, sorumluluk hep kadınları omuzlarında olduğu için sahadan çekilen genelde kadın oluyor.

Burada ailelerin çok büyük bir faktör olduğunu düşünüyorum. Kadın belli bir yaşa gelince evlen baskısı, evlenince de çocuk yap baskısı başlıyor. Hem de en çok anneler tarafından. Şehirde yetişen genç nesil, biraz daha kırsaldan gelen ailelerin geleneksel baskıları altında sıkışıyor. Kendini tam donanımlı bir şekilde hayata hazırlarken bir anda, belki de planı olmayacak bir hayatın içinde kalabiliyor. Burada bunu tercih edenleri yadırgamıyorum. Ama bunu tercih etmeden ve çok sorgulamadan da bu hayatı yaşayanları gözlemliyorum.

Dizinin eski sezonlarını yıllar önce bitirdim. Karakterlerin nasıl da bazı kalıplara sıkışık hissettiklerini ve yaş alınca arkalarına dönüp baktıklarında o zaman bunu hiç anlamamış olduklarını gördüm.

Şehirde her şey çok hızlı akıyor ve şekil değiştiriyor. Biz kadınlar ise değişkenliğin içinde şekil değiştirmeden bazı kalıplara uydurulmak zorunda kalıyoruz. Kimiz, neyi severiz veya sevmeyiz, planlarımız var mı, nerede yaşamak istiyoruz veya kiminle yaşamak istiyoruz... Bunlar hiç sorulmuyor. Sen kadınsın şehir de olsa kırsal da olsa bu kurallara uyacaksın deniliyor. Karşı çıkan ise şansızsa da tamamen dışlanıyor ve gizli bir kıskançlıkla yaftalanıyor.

İşte bu ikirciklik kadını şehirde çok daha fazla yoruyor. Her şeyi bir ucundan yakalamaya çalışırken çoğu zaman kendini unutuyor. Destek göremiyor, nasıl hissettiği asla sorulmuyor. Çoğu kadına birini tercih etmelisin baskısı acımasızca yapılıyor.

Nasıl çıkacağız bu handikap ve iki yüzlülükten?



Yorumlar

  1. Ben artık kadının -ki kadın demeyi sevenlerdim çünkü gizli ve fark edilmeyen, kendinden emin ama zarif bir gücün vurgusu gibi gelir bana- yeni nesillerle birlikte bazı şeyleri sessizce değiştirmeye başladığını hisseden ve bir öngörü olarak yazılarımda da sık kullandığım gibi bu ülkenin bir gün kadın egemen bir toplum olacağına inanlardanım. Bu bir hayal ve varsayım değil, tanıklıklarım! Elbette biraz daha zamana ihtiyaç var belki, ama gidişatın o yönde olduğunu ve devrimin sessizce geliştiğini, elbette bunun bazı kesimler için yıllar alacağını da bilerek bir kez de şuraya not düşüyorum:). Yani o handikap ve iki yüzlülükten çıkanlar var ve bu dalga aslında insan ömrü için uzun gibi gelse de önümüzdeki 20-30 yıl içinde kendini iyice hissetirecek.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ara bende böyle düşünüyordum. Umudum da var. Ama bazen öyle absürd şeyler görüyorum ki amannınnnn diyorum :)

      Sil
  2. Böyle bir seri yazacağım dediğinde heyecanlanmıştım, keyifle okudum ilk yazıyı. Son 15 yılda Türk kadının (erkeğinin de) maalesef çok geriye gittiğine şahit oluyorum ben. Muhafazakarlık çok fazla ve kadından kendi dışında başkaları için yaşaması beklentisi de. Kadın çocuğu için yaşamıyorsa kocası için o da değilse anası babası için yaşıyor ülkemizde. Erkek çocuktan böyle bir beklenti neden yok, neden erkeğin hakkı görülenler kadının ayıbı oluyor, çok takıldığım bir konu. Bu eşitsizlik kapanmadığı gibi daha da açıldığına şahit oluyorum maalesef. Erkek egemen toplumda şehir ya da köy fark etmiyor, kadın her yerde eziliyor. Sürekli seçilme savaşı veriyor..
    Kızıma sürekli dediğim şeydir, seçen taraf sensin. Hayat milyonlarca olasılık sunacak sana, sen seçeceksin istediklerini, kimsenin senin adına seçmesine izin verme.. Maalesef kadın seçen tarafın kendi olduğunu daha küçük yaştan öğrenemeyince, seçimleri de hep yanlış oluyor..
    Bakalım hangi konuları işleyeceksin :) Keyifle devam..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte bu tüm mevzu bu. Nasıl yetişiyoruz veya yetiştiriyoruz. Bağımlı mı, bağımsız mı? Çok değişik baskılar sonucu kadının yeri toplumda git gide silikleşiyor :( Çok teşekkür ederim :)

      Sil
  3. O kadar güzel yerden yakalamışsın ki yazıyı... Bişeyler yapmalıyız bilmiyorum belki de örnek olmalıyız. Mesela sürekli çocukla iş aynı anda zor olmuyor mu sorusuna maruz kalıyorum. Cevabım hep aynı hayır olmuyor. Hatta evde kalıp tüm gün çocuk bakmak çok daha yorucu. Bu kadar işe nasıl yetişiyorsun? Hepsi benim işim değil ya kocamla paylaşıyorum. Çocuğumu asla kocama bırakıp çıkamam diyorlar. Neden diyorum onunda çocuğu değil mi?? Yani bence kadınlar önce kendi içlerinde değişmeli. Ve bence herşeyin başı okumakta, öğrenmekte, kendini gelişime açmakta, değişmekte, dönüşmekte...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen kendi hayatındaki dengeyi eşinle birlikte mükemmel kurmuşşsun :) Keşke tüm kadınlara örnek olsa. Birde bu yerli yersiz sorular yok mu :(

      Sil
  4. istanbulda zor ama di miii :)

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel bir düşünce. Serinin diğer bölümlerini de ilgiyle takip edeceğim. Dediğinize katılıyorum açıkçası. Kadınlara toplumda her zaman psikolojik baskı uygulanmıştır. Çoğu zaman aile kurma olayı da toplumsal sisteme göre şekilleniyor. Çift belki de çocuk sahibi olmak istemiyor, kendini buna hazır hissetmiyor. Veya taraflardan biri böyle hissetmiyor. Ama hep bir baskı hali var. Dediğiniz gibi ne zaman evleniyorsun, ne zaman çocuk yapıyorsun, hatta ne zaman 2. çocuk geliyor... Sen mi bakacaksın kardeşim, bi' sus. Kadının kariyer yapmasının önü açık gibi görülüyor ama sırtındaki yükler, çıktığı dik yokuşlar asla söz konusu dahi edilmiyor. En eşine yardımcı olan erkeğin bile evin işlerinin maksimum yüzde otuzuna yardımcı olduğunu gördüm. Aksi durumlar elbet vardır, bu yüzden genellemeyeceğim. Ama çoğu evde durum böyle bile değil muhtemelen. Kadın ev işlerini yapıyor (ya da büyük bir kısmını yapıyor), çocuğa (varsa çocuklarına) bakıyor ki çocuk bakımı da doyur uyut olayından ibaret değil ve olmamalı, sonra işleriyle ilgileniyor, buna rağmen başarılı oluyor çok başarılı oluyor. Uykusuz kalıyor, yorgun oluyor, sırt kol bacak ne varsa ağrı çekiyor, koştur koştur çocuğuyla ilgileniyor, hasta mı oldu okuldan mı aradılar, o muydu şu muydu, üstüne ah şu toplantı, ah şu iş, oooooo. Yine de tüm bunların üstüne başarısı kadın olduğu için gölgelenebiliyor. Oysa zemin kattan başlamıyor kadın, baya bodrumdan yukarı tırmanıyor. Tüm yükleriyle beraber. Yük diyorum ama elbet anne olmak, eş olmak keyifli bir durumdur. Bunu kötülemiyorum. Bu pencereden bakmak yanlış. Daha yapıcı ve soruna yönelik bakmalıyız. Belki cidden sadece lafta değil eylemlerle de şu toplumsal cinsiyet eşitliği meselesini artık bi zahmet kavramalıyız. 21. yy diyoruz. Artık bi zahmet...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kadar baskıya ve yüke rağmen kadın yine başarılı oluyor ve yine mutlu oluyor. Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor ve yapıyorda. Yılmıyor, pes etmiyor. Daha da fazlası için tüm emeğini harcıyor. Kadın çalışkanlığı diye bir şey var. :)

      Sil
  6. Aslında kadınların bu handikapının çözümü erkeklerin daha fazla sorumluluk almayı öğrenmesi. Ben de üzülüyorum hala bir adım ileri 3 adım geri gidiyoruz kadınlar olarak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle öyle... Bir şekilde düzelecek :)

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar