Firuzan ve Kızları (8)

 

Uyandı, yatağın diğer tarafını yokladı. Boştu, bomboş. Bozulmamıştı bile. Tarık gittiğinden beri onun yattığı tarafa asla dokunmuyordu.Sabahları elini uzatıyor, boşluğu hissedince kalbine bir sızı giriyordu. Bir müddet tavana baktı.Önceden olsa hemen kalkar, çay suyunu koyar, Tarık'ı uyandırmaya koşardı. Şimdi çay bile demlemiyordu. Sadece kendisi için mi demleyecekti. Doğruldu,elini yüzünü yıkayıp, günlük kıyafetlerini giydi. Ekim bitmek üzereydi. Havalar iyice soğumuştu. Kalın kazaklar, uzun kollular giyilmeye başlanmıştı. Kızların kahvaltısını hazırlamak için mutfağa girdi. Çocuklar ondan bir saat sonra uyanıyor, kahvaltılarını yapıp, yürüme mesafesindeki okullarına tek başlarına gidiyorlardı. Öğleden sonra da geliyorlar, annelerinden önce evde oluyorlardı. Firuzan, okuldan döndükten sonra yiyecekleri sandviçlerini bile sabahtan hazırlıyordu. İki ayda düzenleri oturmaya başlamıştı. Deniz annesine ev işlerinde çok yardımcı oluyordu. Bulaşıkları yıkıyor, yataklarını topluyor, bazı günler evi bile süpürüyordu. Firuzan ilk başlarda işleri kendisi halledeceğini söylemişti ama Deniz büyük bir ciddiyetle karşı çıkmıştı. Çocuk içten bir şekilde zaten çok yorulan ve şimdi bir de üzgün olan annesine yardım etmek istiyordu. Firuzan ile belirli başlı işlerde yardımlaşmak konusunda anlaşmışlardı. 

Çocukların kahvaltısını ve öğle yemeklerini hazırladıktan sonra servise binmek için yola koyuldu. Köşe başındaki pastaneden hem kendine hemde Hatice'ye birer simit birer de meyve suyu aldı. Durağa geldiğinde Hacer bekliyordu.

-Nasılsın canım benim?

-İyiyim Hacer'cim sen nasılsın?

-İyiyim, simit meyve suyu aldım , hadi yiyelim, kurt gibi açım.

-Harika bende acıkmıştım. Süslenmekten kahvaltı etmeye de , almaya da vakit bulamıyorum inan.

-Tahmin etmiştim canım benim, ondan ikimize de aldım.

Servis gelene kadar, karınlarını doyurmuşlardı. Firuzan işe gittiğinde , evde olduğundan daha iyiydi. Aklını işine veriyor, başka şeyleri düşünmüyordu. Fakat son zamanlarda iş yerindeki çalışma arkadaşlarının fısır fısır konuştuğunu hissediyordu. Aldırmamaya çalışıyordu ama bugün Hacer'e soracaktı.Öğle yemeğine çıktıklarında, elinde çaylarla bahçede dolaşırken dayanamadı sordu Firuzan.

-Hacer, sana bir şey soracağım ama bana dürüst cevap ver lütfen.

-Sor tabi canım ne istersen.

-Bir kaç gündür vardiyadaki diğer kadınların sanki benim hakkımda konuştuklarını hissediyorum. Tam emin değilim ama böyle bakışları, tavırları biraz tuhaf. Sen biliyorsundur kesin. Hayırdır?

-Bak aslında bende seni uyaracaktım kafana takma diye. İyi oldu konuyu açtığın. Geçen duydum, şu bizim iki sokak aşağıdan binen Bahar var ya. " Firuzan'ın kocasına ne olmuş, neden bırakıp gitmiş, aldatmış mı? Zaten belliydi. Firuzan gibi hırslı suratsız bir kadına kim katlanır ki" falan diye bir kaç kişiye söylemiş. İşi gücü yok ortalığa laf atıyor işte. Kimseye bir şey söylemiyorsun ya. Meraktan kuduruyor bunlar. Laf lazım işte ağızlarına. E bir de sen iyi çalışıyorsun, terfi ha geldi, ha gelecek. İyice deliriyorlar işte. Sakın sen kulak asma bunlara Firuzan. Ben haber yolladım zaten. Ayşegül ablaya söyledim " Biraz daha konuşursa o dilini keser eline veririm. Olduk olmadık şeylerle uğraşmasın" dedim. O da muhtemelen iletmiştir.

Firuzan duyduklarına inanamadı. Nasıl bu kadar vicdansız olabilirlerdi. Ne yapmıştı ki onlara. Gelip, gidip çalışıyordu. Kimsenin hakkında konuşmazdı. Neden onun hakkında konuşuyorlardı. Zaten oldukça fazla , acı çekiyordu.

-İnanmak istemiyorum gerçekten Hacer. Ne gerek var bu tarz laflara. Kimi  ilgilendirir ki benim ne yaşadığım. Zaten kendi derdimle meşgulüm. 

-Haklısın, kuzum benim. Ama cahil kadınlar. Zaten dedikodu arıyorlar. E şimdi sende genç güzel kadınsın. Yakın zamanda ilk terfi alacak kişide sensin. Birde böyle sessiz sakin takılıyorsun ya. Merak ediyorlar, duramıyorlar. Söylüyorum ya sana , kendilerine meşgale arıyorlar. Ama ben verdim ağızlarının payını. Sen hiç üzülme. Boş ver, inan değmez.

-Değmez haklısın  ama . Ne gerek var yani. Kimseye karışmam etmem. Kendi derdim bana yeter zaten. Birde bunlarla uğraşacak inan gücüm yok. 

Mesai bitene kadar Firuzan kendisiyle konuşup durdu. Neden ben diye isyan ediyordu.Tarık'ın yokluğu, yaptıkları zaten yaralamıştı yeterince. Şimdi bir de hem cinslerinin anlamadan, dinlemeden, hatta üzerlerine vazife olmadan dedikodusunu yapmalarını hazmedemiyordu.Zalimsin insan, zalimsin diye düşündü.Kimsenin yüzüne bakmadan bekledi mesaisinin bitmesini. Zil çalınca Hacer'i bile beklemeden soyunma odasına gitti. Hızlıca giyinip, servise koştu. Köşesine oturup kulaklığını taktı. Allah'tan çocuklar vardı. Şimdiler de en büyük dayanağı iki kızı olmuştu. Onlar için her şeye vardı. Acıya da, kedere de. Onlar iyi olacaktı, mutlu olacaktı, başarılı olacaklardı. Kimsenin aralarında ki güçlü bağı zedelemesine izin vermeyecekti. Deniz ne kadar da güçlü bir kızdı. Hem annesine psikolojik olarak destek oluyor hemde ev işlerine yardım ediyordu. Ne kadar da şanslıyım diye düşündü. İki tane mucize gibi güzel kızım var. İyi ki varlar diye şükür etti yol boyunca. Eve gidince onların anne diyen , aydınlık yüzlerini görmek bile bütün günün stresini alıyordu. Varsın isteyen istediğini konuşsundu. Firuzan asla pes etmeyecek, başını eğmeyecekti. Her şeyle , herkesle mücadele edecekti.İyi ki kızları vardı,iyi ki...


Devam edecek...

Yorumlar

  1. Ey dertler anası koca Firuzan! Ne sen yıkılacaksın ne de Tarık efendi umduğunu bulacak.. :)
    Her zaman olduğu gibi yine iyi bir yazı yaratmışsın sevgili Dada. Eline, emeğine sağlık..

    YanıtlaSil
  2. sevdim bu firuzanı ben, kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  3. haydi firuzan güçlü oool :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar