Bir Düşme Meselesi
Ülke olarak gündemimiz malumunuz çok yoğun. Gerçekten bu ülke insanına haberlerden, siyasetten uzak durma ihtimali tanımıyor. Basit sohbetler bile ilerleyince ülkenin durumuna bağlanıyor ve tabiri caizse tansiyon yükseliyor.
Ben Mart ayında yaşananlardan beri üzgün ve öfkeliyim. Elimden telefonu düşürmüyorum ve sadece haberlere bakıyorum. Halk tv ve Sözcü tv dışında kanal açmıyorum. Çünkü neden? Merak ediyorum. Ne olacak, ne olacağız ve en en önemlisi ne yapmalıyızı sürekli sorguluyorum. Açıkçası ilk akşamlarda gözüme uyku girmedi. Uyku girmeyen bazı gecelerime göz yaşlarım eşlik etti. Haberlere bakıyorsam ve toplum içindeysem göz yaşlarıma engel olamam diye endişelenip hemen sayfayı değiştiriyorum. Gençler, gençlerimiz, öğrenciler hep aklımdalar... Her şeyin çok güzel olacağı günleri umutla bekliyorum. Ama şu var ki hem baharın umudu bulaştı hem de bu güzel çocukların umudu bulaştı bize artık! Güzel günler göreceğiz, hem de hep beraber...
Girişimi böyle yaptıktan sonra yazımın amacından bahsedeyim. Bu değişik günlerde yüzünüze bir nebze tebessüm bırakma niyetim bugün. Dün sabah teyzelerim ve kuzenlerim ile çok keyifli bir kahvaltı yaptık. Bir ara sohbette ilgimi "düşme" mevzusu çekti. Çünkü annem bir yerden geçen şöyle düştüm yere diye iştahla anlatıyor, diğer yandan teyzem bende yolda şöyle yuvarlandım valla diye sıralıyordu. Ardı ardına düşme hikayelerini anlattılar ve bitmiyordu. Dedim ki biz ne kadar çok yere kapaklanan kadınlarız yahu. Tabi insanız ve bu bize has bir durum değil ama bizim hikayelerde komik. Neden mi? Çünkü bir ara bende sürekli yere yapışıyordum. :) İşte şimdi size bir düşme anımdan bahsedeceğim. Belki biraz tebessüm ederiz :)
3 veya 4 sene öncesiydi. Çok fazla kar yağmıştı. Her yer bembeyaz olmuş diz boyuna yakın kar birikmişti. Bizim evin caddesinin sonunda dik bir yokuş var. İşe gitmek için o yokuştan geçmem gerekiyor. Yokuşu teğet geçerek aşağı inmem gerekiyor. Ufak adımlarla ilerliyorum ama nasıl tırsıyorum anlatamam size. Yokuşun başına gelip adımımı atmamla kaymam bir oldu. Buz tutmuş her yer sabit durmak imkansız. Tabi ben şak diye yapıştım yere. İlk düşüş çok sert değildi. Toparlandım, ayağa kalktım. Adımımı bir daha atmamla birlikte paaat diye bu sefer daha sert düştüm. Tekrar toparlandım ve zar zor ayağa kalktım çünkü o yolu tamamlamalıyım, başka yol yok :) Kalktım ve üstüme başıma baktım kırdım mı bir yerimi diye. Sağlamdım şükür ve devam ettim. Tekrar bir adım attım ve hooooppp yapıştım yere. Şimdi burası çok enteresan çünkü yokuşun bitiminde vızır vızır arabaların geçtiği bir yol var. Ve ben son düşmemle birlikte aşağı doğru kaymaya başladım. Duramazsam ve arabalar beni fark etmezse işim nanay :) Yine yokuşun tam bitiminde sağ tarafta da kocaman eski tip bir çöp konteynırı var. Kayarken gözüme onu kestirdim. Dedim ki Dada istikamet çöp kovası kızım, yola atlamaktansa çöp kovasına tosla, olsun. Ve kayarken kendimi sağa doğru kaydırdım. Çünkü ayağa kalksam daha fena yapışacağım. Kendimi çöp kovasına doğru ilerlettim ve iki ayağımdan destek olarak ona çarptım. Nihayet zulüm bitti ve yokuşu kayarak tamamlamıştım. Sağ tarafta kocaman bir apartman var ve apartmanda çalışan, yıllardır gelip geçerken gördüğüm bir apartman görevlisi. Adam beni izliyor ve nasıl kahkaha atıyor anlatamam size. Bunu anlattığımda "güleceğine yardıma gelseymiş ya" diyen çok oldu ama gelmesi mümkün değil. Gelse o da düşecek, hatta birlikte kayacağız. Muhtemelen onun o gün gördüğü ilk düşende ben değildim :) Neyse daha bitmedi benim mevzu ama. Çünkü çöp kovası sağda ama benim yolun soluna geçmem lazım, oradan devam edeceğim yoluma. Baktım ayağa kalkamayacağım, kalksam yine yuvarlanacağım. Dedim Dada emekle kızım, emekleyerek geç karşıya yapacak bir şey yok. Ellerimi koydum yere, çantayı attım sırtıma başladım yeni emeklemeye başlayan çocuklar gibi ilerlemeye. Bu arada adam hala kahkaha atıyor ve bende gülüyorum. Birde ben öyle minyon bir tip değilim. 1.73 boyunda heybetli bir insanım. O kadar komik bir haldeyim ki kendime bende küfür ederek gülüyorum. Ve arkadaşlar o yolu minik minik emekleyerek geçip tamamladım. Zar zor ayağa kalktım. Hasar tespit yapmam lazım, kırık çıkık bir şey var mı diye kontrol etmem gerekiyor. Hem gülüyorum hem de parmaklarımı sayıyorum oynatıyorum falan. Baktım bir şey yok, enteresan bir şekilde canım da acımıyor. Devam ettim yürüdüm işe gittim. Akşam eve geldim, annem dedi ki kızım derler ki; düşmenin acısı sonra çıkar, sen bir duş al bakalım. Arkadaşlar o günden sonraki sabah yataktan nasıl kalkacağımı bilemedim inanın. Her yerim ama her yerim acıyordu. Böyle kolumu kaldırıp, saçlarıma zor dokunuyordum. Yanlış hatırlamıyorsam iki hafta kadar sürdü bu ağrılar. Gerçekten düşmenin acısı sonradan çıkarmış. Yıllar geçti biz hala güleriz bu olaya. Adamın kahkahası da hep kulaklarımda. :) Tabi en komik düşmelerimden biriydi. Bundan bir kaç ay sonra bir daha yapıştım yere bu sefer iş yerinde. Yine akabinde iki veya üç kere sandalyemden düşerek yapıştım yere. :)
İşte teyzemler o gün konuşurken dedim ki sanırım bizim ailenin kadınlarında bu düşmeler genetik :) Böyle havalar karlı buzlu vs olunca babam arkamdan " aman kızım dikkat et bak sen düşüyorsun sonra" diye uyarıyor beni. Adımız çıktı bir kere :)
Bu yere kapaklanmaların sebebi de kar hariç tabi, bizim çok hızlı iş yapmayı sevmemiz. Aile kadınları olarak yavaş hareket edemiyoruz. Annem var ya öyle hızlı yürür ki, küçükken yavaş yürü anne yoruldum diye sızlanırdım. Tabi büyüdük ve o huy bize geçti. Dün kız kardeşimle yürürken bahsettik hatta. "Biz bir yere mi gidecektik abla çok mu hızlı yürüyoruz ya sanki dedi :) Halbuki eve gidiyoruz sadece ve işimizde yok. Bazen yolda yürürken önümde yavaş yavaş yürüyenlere tahammül edemiyorum. Pardon pardon diye yol isteye isteye ilerliyorum. Huy işte :) Ev işi veya herhangi bir iş yaparken de öyleyiz annemle. Haldur huldur hızlı hızlı bitirmeye odaklanıyoruz. Tabi sonra ekstra yoruluyoruz. Aslında biraz yavaşlamayı öğrenmemiz lazım . :)
Yoksa daha çok kapaklanacağız gibi :)
Diğer komik olanları da belki yine gülmeyi hatırlamamız gereken bir anda yazarım.
Gülümsemeyi ve düştükten sonra daha dik ayağa kalkmayı ülkecek unutmamamız lazım. Bize umut bulaştıran ve baharı umutla karşılamamızı sağlayan herkese borçluyuz bence bunu.
Herkese benden umut ve bolca kahkaha.
Dadanız.
Merhabalar.
YanıtlaSilBizler de sadece Now, Halk Tv. ve Sözcü Tv. dinleriz. Diğer yandaş medyanın haberlerine asla kulak vermeyiz.
"...Gençler, gençlerimiz, öğrenciler hep aklımdalar... Her şeyin çok güzel olacağı günleri umutla bekliyorum. ..."
Bizler de her şeyin güzel olacağı günleri bekleyenlerdeniz.
Selam ve saygılarımla.
Doğru bir de Now Tv var :)
SilNe kadar qüzel anlatmışsın kitap gibi okudum içim aydınlandı .Parmakların dert yüreğindeki yazılar umut olsun inşallah qeleceğimize 🥰
YanıtlaSilYazılar umut olsun :)
SilSonuna kadar keyifle okudum, bitti, şu an sana cevap yazıyorum ve hala gülüyorum:)))
YanıtlaSilÇok mutlu oldum çok teşekkür ederim :)
SilMerhabalar.
YanıtlaSilYukarıdaki adsız mahlaslı yorum sahibi: "...Parmakların dert yüreğindeki yazılar umut olsun inşallah qeleceğimize..." Derken, parmakları klavyede sörf yaparken sürçmüş olacak ki, size iyi temennilerde bulunmak isterken, bana göre bu yorumcu sehven 'parmakların dert olsun inşallah geleceğimize" demiş. Belki bana kızacaklar ama, duvarda eğri duran tabloyu düzeltmek gibi bir kusurum var benim.
Selam ve saygılarımla.
Evet okuyunca anlam çıkmıyor pek :) Ama güzel bir niyetle ve dilekle yazdığına eminim :)
SilBen de kafam hep başka şeyletle meşgul yürüdüğümden çok tökezlerim 🤭
YanıtlaSilÖyle de oluyor ya :)
Silben düşmem de evde kapı kolu gibi yerlere çok takılırım, sonra da kızarım senin burada ne işin var diye.
YanıtlaSilDeğil mi ama bende diyorum kim düşürdü beni diye:)
Silcidden de komikmiş, düş düş düş sonra emekle :) ya ivit istanbulda yokuışlarda durum zor tabisi, çivili bot giymeli, işyerinde ayakkabı değiştirmeli :) sizin aile panik yaniii :)
YanıtlaSilHahahaah :) Çivili bot mu, çook iyi :)
SilKendimi okuyor gibi hissettim Sevgili Dada. :)
YanıtlaSilBen de çok düşerim, düşeyazarım.
Henüz emeklemedim ama.
Daha o aşamaya gelemedim. :))
O kısımda kendimi düşününce de bi' komik geldi.
Düşünce daha sağlam kalkıyor insan ayağa ama. :)
Biz Cumhuriyet'i böyle kurduk.
Güzel yarınlara...
Emekleme aşamasına gelmezsiniz umarım :) Çok güzel günler göreceğiz:)
SilYazıyı daha önce de bir kaç kere okudum, bolca da güldüm. Elbette başına gelenlere değil anlatımın tadına... Fakat bir yardımım da dokunabilir, malum otomobil dünyasında büyümüş bir çocuğum, biraz da komiklik yapasım var. Bir hurdacıya gidip ufak araçlar için zinciriniz var mı diye sor, yalnız onları botlarıma, ayakkabılarıma uyacak şekilde kesmenizi rica edeceğim de, önce gülerler muhtemelen sonra da kesip biçip uydururlar... sonrasında karlı günlerde zincirleri takarsın ve buzda kaymaya son, buzsuz alanlara vardığında da zincirleri söküp bagaja koyarsın... malumu üzere bagaj çantan olacaktır:)))
YanıtlaSilHahahaha kahkaha attım :) Ben onlarla iyice düşmeyeyim yeri :) Malum zincirle yürüme tecrübem bulunmuyor :)
Sil