Firuzan ve Kızları (7)


Firuzan'ın mektubu okumasının üzerinden iki buçuk ay geçmişti. Mektubu okuduktan sonra ki zamanlarını hatırlamak istemiyordu. Yemek yememiş, ilk bir hafta hiç dışarı çıkmamıştı.Telefonlarını kapatmıştı. Hacer ile bile görüşmemişti. Kafasına karışık demek bile imkansızdı. Bir bilinmeyen de kendini hareketsiz bir cisim gibi hissetmişti. Ağlamıştı, isyan etmişti, anlamaya çalışmış ama başaramamıştı. Geçen ay Deniz kendine getirmişti onu.Şimdi güçlüydü, hemde hiç olmadığı kadar.

İşe bile robot gibi gidip gelmeye başlamıştı. Kilosu git gide azalıyordu, göz altlarında kocaman mor halkalar oluşmuştu. Deniz ile Yağmur okulların açılması ile derslerine geri dönmüşlerdi. Fakat kızlar evde olmayan ve haber gelmeyen babasından çok annelerinin gözlerinin önünde erimesine kahroluyorlardı. Evin içinde neşe yoktu, soluk yoktu. Bir gün Deniz dayanamayıp, mutfak camının önünde sessizce sigara içen annesinin yanına giderek onu koca, yetişkin bir insan gibi azarlamaya başladı. Çocuk hem bağırıyor, hemde ağlıyordu. Firuzan neye uğradığını şaşırmıştı. Kızını hiç böyle görmemişti. Büyük bir insan gibi konuşuyor ama çocuksu haliyle de göz yaşlarına hakim olamıyordu. "Kendine gel anne. Neler olduğunu bize anlatmak zorundasın. Öldüreceksin kendini böyle. Bize yazık değil mi? Kendini değil, beni değil Yağmuru düşünsene. Daha yeni başladı okula ama sen bir kere bile gitmedin. Ödevlerinde yardım etmedin. Sadece yemeklerimizi pişirerek bize annelik mi yaptığını zannediyorsun. Babam nerede anne? Neden yok bu evde? Neden hiç aramıyor?"

Deniz bir müddet isyan etti, sonrasında annesinin sessizce akan göz yaşlarını sildi. Gözlerinden burnundan alnından öptü. Birbirlerine sarılıp bir müddet sessizce ağladılar. Firuzan o an anladı yalnız olmadığını. Yanında kocaman yüreğiyle büyümeye başlayan kızı vardı. Ona destek oluyor, yardım eli uzatıyor ben buradayım diyordu. Düşmesine izin vermeyecekti. Firuzan da düşmeyecekti. Kızları vardı onun. Bak işte, başka kime ihtiyacı olacaktı ki. Yanındaydı, omuzunda onunla ağlıyordu. Firuzan o an pişman oldu. Neden daha önce anlayamadım, neden bu kadar saldım kendimi...

-Canım kızım, her şeyimsiniz siz benim. Çok özür dilerim. Anlatacağım hepsini. Gel güzel bir sıcak çikolata yapalım seninle. Sonrada kardeşin, sen, ben üçümüz oturur sohbet ederiz.

-Tamam annecim, harika olur.

Oturma odasına ellerinde üç fincanla girdiler. Hayatları değişecekti, yeni kararları birlikte alacaklardı. Firuzan ve kızları tıpkı eylül gibi yapraklarını, yenileri daha güzel  çıksın diye dökeceklerdi. 

Firuzan tek tek anlattı her şeyi. Tarık'ın nerede olduğunu, bir müddet daha gelmeyeceğini,kardeşleri olacağını.Boşanacaklarını, artık üç kadın olarak devam edeceklerini. Üzüntüsünü ve hayal kırıklığını bile paylaştı. Kızlar, anneleri konuşurken hiç ses çıkarmadılar, hiç soru sormadılar. Uzun bir yol vardı önlerinde ve bu yolda babaları pek yanlarında olamayacaktı, en azından bir kaç ay daha yüzünü bile göremeyeceklerdi. Ama anneleri yanındaydı.Bir kardeşleri daha olacaktı. Heyecanladılar ama belli etmediler. Babaları annelerini üzmüştü ve yoktu artık.

O gece üçü birlikte uyudular. Belki de iki buçuk aydır Firuzan ilk defa bu kadar huzurlu hissetti kendini.Yeni bir yol başlıyordu bu üç kadın için. Mücadele edecek, alışacak, ama asla birbirlerini bırakmayacaklardı. 

Devam edecek...

Yorumlar

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar