Firuzan ve Kızları (3)


İbrahim çay bardağına bakıyordu. Üstünden ince bir duman çıkıyordu. Sanki onun içindekiler de bu duman gibi belirsiz ve silikti. Sıkıldı, içsem mi , içmesem mi diye düşünüyordu. Kendisinin bile anlam veremediği bir durumu bu masum ,onun ağzından çıkacak her kelimeyi heyecanla bekleyen kadına nasıl söyleyecekti. Söylemek zorundaydı. Bir konuşabilse devamı karşılıklı soru-cevap şeklinde akacaktı ama bir türlü toparlayamıyordu. Bir kadına "kocan ortadan  kayboldu ve nerede kimse bilmiyor" nasıl söylenirdi. Nereden başlayacaktı. Hem ne kadar biliyordu ki zaten. Tarık aniden ortadan kaybolmuştu. Kimseye haber vermeden bir not, bir mesaj bırakmadan kaybolmuştu. Başına ne geldiğini de  kimse bilmiyordu. 

-İbrahim abi iyi misin?

-Ben iyiyim Firuzan ben iyiyim de.

-Abi hayırdır, sen bu saatte böyle geldin. İnan sormaya korkuyorum ama sormazsam da olmaz. Abi Tarık nerede?

-Firuzan'cım bak şimdi söyleyeceklerim biraz karmaşık gelebilir sana ama inan bende anlamış değilim.

-Abi ne olur direk söyle. Lütfen lafı dolandırma.

-Bak kızım Tarık sabah servisini bıraktıktan sonra ortadan kayboldu. Ama şöyle. Servisi bir ağacın altına park etmiş sonrada çekmiş gitmiş.... 

Firuzan hissizdi. Donuk donuk karşısında oturan adamın yüzüne bakıyordu. Bir yerden sonra dinlememişti bile. Çekmiş gitmişe takılıp kalmıştı aklı. Çekmiş, gitmiş, ağacın altına park etmiş. Kafasında sadece bu senaryo dönüyordu. Çekmiş gitmiş. Kalbi sanki atmıyor gibiydi. Bedeninde bir yerine dokunsan hissetmezdi bile. Şok geçiriyordu. Tarık, onun kocası, onun Tarık'ı çekmiş gitmişti.

-Firuzan iyi misin? Kızım sana diyorum iyi misin? Bir şey söyle.

-Abi ben anlamadım. Nasıl gitmiş?  Kim söylüyor gittiğini? Anlamadım, hem Tarık nereye gidecek, nereye gidebilir?

-Kızım anladığım kadarı ile bilmediğin şeyler var.Tarık son zamanlarda garip davranıyordu zaten. Çevresindekilere de gideceğim buralardan ansızın, diye söylenip duruyormuş. Yanımıza bile uğramıyordu. Servisi bitince bile içinden hiç çıkmıyordu. Gidip yanına sordum bir kaç kere böyle iyi abi diyordu. Yani biz zaten onda bir haller olduğunun farkındaydık ama geçer, maddi olarak  iki çocukla zor ondandır diye düşünüyorduk. Ama anladığım kadarı ile gerçekten kafaya koymuş gitmeyi.

-Ben hiç anlamıyorum. Nasıl olabilir? Gitmemiştir ya, gittiyse de gelir elbet. Hem siz nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Ben hiç böyle bir gariplik sezmedim.

- Firuzan'cım dün Fehmi'ye bir kaç güne gidiyorum buralardan gibi bir şey mırıldanmış. Fehmi paylamış onu biraz, çık şu arabanın içinden , insan içine karış  diye ağız dalaşı yapmışlar. O arada Tarık ağzından öyle bir şey kaçırmış. "bir kaç güne kayboluyorum zaten" falan demiş.  Tabi biz ciddiye almadık. Ama sabah  servisi çekmiş, sonrada arabayı bizim garaja yakın bir ağaçlığın altında park etmiş. Sabahtan beri kaç kere aradık, açmadı. Sonra bir baktık ki telefonunu da arabanın içinde bırakmış. Akşama kadar bekledik gelir diye. Onun servisine de başkalarını yolladık. Ama gelen giden olmadı.

Firuzan'ın aklı iyice karışmıştı. Her gece yanında yatan adam aylardır gitmekten bahsediyormuş. Nasıl olur da hiç anlamadım diye düşündü. Son zamanlarda uzun uzun dalıp gitmeleri olurdu Tarık'ın bir kaç kere seslenmesine rağmen dönüp bakmazdı. Firuzan yanına gidip dürterdi de öyle kendine gelirdi. Ama böyle bir şeyi hiç düşünmemişti. Yorgundur, maddi durumu düşüyordur falan diye geçiştirmişti. Şaşkındı ama bir o kadar da öfkeliydi. Gerçekten Firuzan'ı iki çocukla bırakıp gitmiş miydi? Nasıl inanırdı buna. Ama ses soluk yoktu sabahtan beri, telefonu da İbrahim'in elinde duruyordu. Vücudunu sanki karıncalar ısırıyordu. Her yeri çılgınca kaşınmaya başladı. Gözlerinden istemsizce sicim sicim yaşlar akıyordu. Yaşlar umurunda değildi. Her yeri kaşınıyordu. Bir taraftan da çocuklar duymamıştır inşallah diye düşünüyordu. Bir hışımla kalktı oturduğu yerden , hemen oturma odasına gidip çocuklara baktı. Şu halde onlara hiçbir şey anlatamazdı.Kendi bile tam olarak kavrayamamışken bir de kızlara açıklama yapamazdı. Çocukları pür dikkat televizyon izliyorlardı. Sevdikleri yaz dizisi başlamıştı ve bir üç saat kıpırdamazlardı. Hızlıca mutfağa döndü. İbrahim sanki suç işlemiş bir çocuk gibi masum ve kocaman olmuş gözleri ile Firuzan' a bakıyordu. O da tepkisini kestiremiyordu.

-Çayını içmemişsin?

-Nasıl anlamadım, ne?

-Çayını diyorum içmemişsin. Buz gibi olmuştur. Yeni bir bardak doldurayım mı?

-Haaa çay, yok teşekkür ederim. Sen iyi misin? 

-Bilmiyorum ki. Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilmiyorum. Kafam allak bullak oldu. 

-Haklısın, ama bekle bence. Elbet geri gelecektir. Belki bu gece bile gelir. Tarık aklı başında, sadık adamdır. Belki bir buhran içindedir. İnsanın içini bilemeyiz Firuzan. İçimiz bir karanlık kuyu. 

-Böyle bir gitmenin açıklaması olamaz abi, bunun asla açıklaması olamaz.


İbrahim yarım saat daha oturdu. Firuzan'a her türlü yardımda bulunacaklarını, sürekli iletişim halinde olacaklarını , Tarık'ında en kısa zamanda döneceğine inandığını söyleyerek ayrıldı evden.

Firuzan İbrahim'in hiç dokunmadığı çayına baktı bir müddet. Hiçbir şey hissetmiyordu. Çocuklarına ne diyecekti. Hem peşin hüküm vermemek gerekirdi. Gelirdi belki, bu gece olmasa yarın gelirdi, yarın değilsede bir kaç gün sonra muhakak gelirdi. Çocuklarına çok düşkündü Tarık onları görmeden duramazdı. 

Nasıl anlamadım ben dedi. Nasıl da farketmedim diye düşündü. Gerçi kimin aklına gelirdi ki. Tarık şimdi karşısında otursa, ben en kısa zamanda gideğim diye söylese de , inanmazdı ki. Kimse inanmazdı. Tarık işten çıktıktan sonra bile direk eve gelen bir adamdı. Kahveye,meyhanaye, cafeye  gitmezdi. Çok fazla dostu arkadaşı da yoktu. Tarık'ın ailesi bile yoktu. Annesi babası o çok küçükken ölmüş, amcasının yanında büyümüştü. Amcası da Tarık evlendikten bir kaç sene sonra kalp krizinden vefat etmişti. Onun tek ailesi Firuzan ve kızlardı. 

Kimsesi olmayan bir adam nereye giderdi? Ortada hiç bir sebep yokken neden giderdi? Birden nefesi kesildi, ağzı kurudu,kalbi yerinden çıkmak için çırpınıyordu.Hiç düşünmemişti bunu? Başka bir kadın olabilir miydi? 

Tarık'ın ailesini bırakıp gitmesine sebep başka bir kadına aşık olmuş olması olabilir miydi? Nefes alamıyordu, cama koştu perdeyi çekti ve kafasını dışarı çıkardı. Derin derin nefes almaya çabaladı. Yok olsam dedi, yok olsam şu an. Hiç yaşamamış olsam. Bunlar hep başkasının başına gelirdi zannederdim. Neden ben, neden diye içinden isyan etti bir müddet. 

Hacer'i aramalıyım dedi, tek başıma mücadele edemem,yoksa aklımı kaybedeceğim. Telefonu açtı, ekranda ailecek geçen yaz gittikleri tatilde çekilmiş fotoğrafları vardı. Lanet olsun sana Tarık dedi, lanet olsun. Telefon ikinci çalmasında hemen açıldı.

-Hacer, çok acil bana gelebilir misin?


Devamı gelecek...

Yorumlar

  1. Tam müge anlı nın altından kalkacagı bir senaryo.ister misin İbrahim ve tayfası Tarık ı öldürmüş olsun ? :)

    YanıtlaSil
  2. Vaziyet alın buralar yazının 4. serisinde karışacak gibi duruyor..

    YanıtlaSil
  3. hımm ilginç evet bencesi de bir aşk olabiler bunun arkasındaa :)

    YanıtlaSil
  4. birkaç gündür bakmamıştım buralara, paylaştığını gördüğüm gibi -şimdi :d- okudum. çok merak ettim, hemen diğer bölüme geçiyorum ben ;)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar