Firuzan ve Kızları (2)




Yemek molasında da devam etti içindeki sıkıntı.En sevdiği yemekler olmasına rağmen çatalıyla tabağındakileri kurcaladı durdu. Tekrar mesai zili çalınca,ilk Firuzan geçti masa başına. Parmakları çalıştıkça içindeki sıkıntıyı öteliyordu. Unutmuyordu ama daha az hatırlıyordu. Mesai bitiş zili çaldığında uzun, derin bir uykudan uyanmış gibiydi. Koşa koşa soyunma odasına gitti, hemen telefonuna baktı. Tarık'tan cevap gelmemişti, çağrıda yoktu.

Şimdi terlemeye başlamıştı.Hiç böyle yapmazdı Tarık.İki eli kanda olsa haber verirdi. Üstünü hızlıca  giyindi. Servise doğru yürürken Deniz'i aradı.

-Alo annecim, ne yapıyorsunuz?

-Oyun oynuyoruz annecim, sen mesaiye kalmadın mı?

-Yok kızım işler yetişti, çıkabildik. Deniz bir şey soracağım. Baban bugün hiç aradı mı sizi?

-Yok annecim aramadı. Hatta ben aradım gelirken kola getirir misin diyecektim ama açmadı.

-Anladım kızım. Bende aradım da açmadı. Çok yoğun herhalde. Ben alırım gelirken var mı başka bir şey?

-Yok annecim, seni bekliyoruz.

-Tamam kızım, markete uğrayıp geleceğim.Öpüyorum.

Telefonu kapattığında , zihni iyice bulanmıştı. Tarık kızları bile aramamıştı. Hiç huyu değildi.Nerelerdeydi bu adam. Servis hareket ettiğinde Hacer de yanında telefonu ile uğraşıyordu.

-Neyin var Firuzan? Ağzını bıçak açmıyor. Yüzünde de sanki acı çekiyormuş gibi bir ifade var. İyi misin? Hasta falan mısın?

-Hayır,iyiyim canım. Tarık'a ulaşamıyorum. 

-Aaaa. Nerede olacak canım.İş yerindedir. Yok mu bir arkadaşı arasana.

-Hay sen aklınla bin yaşa kız. Ben panik yapmaktan düşünemedim. Doğru İbrahim abiyi arayayım. Servis sorumlusuydu.

İbrahim abi Tarık'ın hem çok eski tanıdığı, hemde servis işleri ile ilgilenen sorumlusuydu. Bilse bilse o bilirdi.Araları da çok iyiydi. Firuzan'ın yapıp da işe gönderdiği dolmaları en çok o severdi. Telaşla çevirdi numarayı. Çaldı,çaldı,çaldı... Açan yoktu. Bir iki dakika bekledi, yine aradı ama yine açan yoktu. 

-Açmıyor mu?

-Yok Hacer o da açmıyor. Vallahi çıldıracağım. Başına bir iş gelmiş olmasın.

-Yok be kızım. Koca adam ne gelecek başına. Evham yapma hemen. Nefes al bakayım derin derin. Al burnundan , ver ağzından. Hadi dedim sana. Bak rahatlayacaksın.

Firuzan derin derin nefes almaya başladı. Gözlerini de kapatmıştı. On kere tekrarladıktan sonra biraz daha sakindi. Kalp atışları bile düzene girmişti.

-Gerçekten iyi geldi,biliyor musun? İyi ki varsın kuzum.

-Hemen nefes almaya başla böyle daraldığında. İnsan ilk nefes almayı unutuyor stres altındayken. Hem gerek yok. Çıkar gelir adam. İşle ilgili  durumlar vardır. Baksana ikisi de açmıyor. 

-Haklısın galiba. Kötü haber olsa tez duyulur derler. İşleri karışmıştır kesin. Bazen patronla takışıyorlar. Anlatır akşam her şeyi. 

-Kesinlikle kuzum. Akşam anlatır. Ya bak ne diyeceğim. Seninle şu adamı bugün hiç konuşamadık.

-Görüntülü değilde, bana bir resmini yollasan nasıl olur dedim ben buna. Uzun bir süre cevap gelmedi. Başka zamanlarda hemen dönüş yapar bana.

-Eeeee.

-Sonra "ne gerek var, buluşacağız ya" yazmış. Böyle dümdüz. Bende merak ediyorum seni. Konuşurken yüzünü hayal etmek istiyorum dedim. O da " en kısa zamanda buluşacağız, sürpriz olsun" dedi. Bence beni geçiştirdi ama göreceğiz bakalım.

-Aman diyeyim Hacer dikkat et, gözünü seveyim. Hiç içim rahat değil bu konuda. Hem kendini de çok kaptırma lütfen.

-Haklısın, canım. Buluşana kadar çok yazmayacağım zaten. Bakalım o zaman ne yapacak.

Marketin köşesinde indi Firuzan. Hacer'inde karışık ilişki durumu ile kafası iyice dağılmıştı.Biraz sebze, iki ekmek,kızlara abur cubur ve sipariş ettikleri gibi bir şişe kolayı  alıp eve doğru yürümeye başladı. Kızlar her zaman ki gibi camda bekliyordu. Onlara bakarken içi aydınlandı. Sağlıklılardı işte, oradan annelerinin gelişini büyük bir heyecanla izliyordu. Eve girdiğinde ufak olan kızı Yağmur annesinin üstüne atladı. 

-Annecim annecim, ne getirdin bana?

-Hahaha Yağmur ya. Annecim nasılsın diyeceğine hemen ne getirdin diye soruyorsun kızım. Aldıklarım poşette, aç bak bakalım. Belki sevdiğin gofretlerden vardır.

Büyük kızı Deniz poşetleri mutfağa taşıyordu.Ufaklık sanki hazine ararmış gibi heyecanla poşetlerin dibinden gofretlerini topluyordu. Annesinin yemekten sonra yiyebilirsin ancak  sözüyle biraz bozulsa da , gofreti eninde sonunda yiyecek olmanın verdiği mutluluktan mız mızlanmadı.

-Deniz, baban aramadı değil mi kızım?

-Hayır anne aramadı. Neredeki babam?

-Bilmiyorum ki kızım. İşleri var , yoğun herhalde. Bende aradım açmadı. Gelir bakalım birazdan. Hadi sen bana yardım et. Birlikte hazırlayalım yemeği, çok yoruldum bugün.

Birlikte alışverişleri dolaba yerleştirdiler. Taze fasulyeleri Deniz temizledi. Firuzan da şehriye çorbasını koydu. Pirinçleri ayıkladı, bir kaç kere yıkadı.  Fasulyeleri düdüklüye attı. Bu akşam çorba, fasulye ve pilav vardı. Yanına da cacık yaptı. 

- Yağmurrr, hadi gel kızım yemek hazır.

Mutfaktaki masada üçü yemek yediler. Deniz her yemek sonrası annesine Türk kahvesi yapardı. Önce çay suyunu koydu, sonra annesine köpüklü bir kahve pişirdi. O sırada Yağmur gofretini afiyetle yemekle meşguldü. Firuzan kızının bu hallerine bayılıyordu. Kızlar annelerine çok düşkündü. Ne kadar yorulduğunu ve çabaladığını daha küçük olmalarına rağmen anlıyorlardı. Saat sekiz olmuştu ve Tarık'tan hala haber yoktu. İyice endişelenmeye başlamışlardı. Ama birbirlerine belli etmiyorlardı. Birinden biri, bir şey söylese sanki kötü haber gelecekmiş gibi hissediyorlardı. 

-Çayını getireyim mi annecim, demlenmiştir?

Firuzan camın önünedeki tekli koltukta oturmuş, perdeyi aralmış yola bakıyordu. Televizyonu bile açmamıştı. Yağmur da bilgisayarda oyun oynuyordu. Deniz çayını getirdi, sehpanın üzerine koydu. Annesinin karşısındaki koltuğa yerleşti.

-Anne iyi misin? Babam hala aramadı dimi?

-İyi değilim kızım. Saat kaç oldu. İnsan bir haber verir.Meraktan kaşınmaya başladım artık.

-Gelir şimdi annecim, belki telefonunu kaybetti.

Firuzan tam çayını yudumlarken zil çaldı. Yağmur hepsinden evvel davranıp kapıya babaaaaa diye koştu. Firuzan ve Deniz de arkasından gitti. 

-İbrahim amca gelmiş , anne diye bağırdı ufaklık.

Firuzan yavaşladı, derin bir nefes aldı. Kapıya yaklaştığında, İbrahim'in suratının allak bullak olduğunu gördü. 

-Hoşgeldin İbrahim abi buyur.

-Buyurayım Firuzan. Biraz yalnız konuşabilir miyiz?

İşte geliyordu gelmekte olan. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlamıştı. Mutfağa geçtiler. Firuzan misafirine hemen bir bardak çay doldurdu.


Devam edecek.

Yorumlar

  1. Filmin en heyecanlı yerinde araya reklam koyan ya da sonucu haftaya saklayan kişiyi buldum galiba 😃 Bu arada yine müthiş bir iş çıkarmışsın Dada kutlarım. İbrahim Abi çok bekletmesin bizi neymiş haber öğrenelim yakın zamanda.

    YanıtlaSil
  2. Burada kalacağını biliyordum ama yine de belki.. dedim durdum.

    YanıtlaSil
  3. Yaaaa ama ne oldu merak ettim 😕

    YanıtlaSil
  4. Ayyy çok merak ettimm 0.o

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir kaç güne devamı gelecek :)

      Sil
    2. Çok sevindimm! Heyecanla bekliyorum o zaman :)

      Sil
  5. kötü haber geliyo herhaldeeee :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar