İçimden fısıldarım




Bazı zamanlar, içimden gelen doludizgin düşünceler ve duygular olur. Böyle her yerimden fışkıracak gibi, gözümden ağzımdan, burnumdan... O duyguları çok saklayabilen biri değilimdir normalde. Dostlarım bana "aklından ne geçiyorsa yüzünden belli oluyor" diye söyler her zaman. Doktorum bile "Çok mimik yapıyorsun, yapma bu kadar" diye uyarmıştı. Yani ağzım konuşmasa, yüzümdeki kaslar sohbete devam ediyor. Benim içim gürleye gürleye akan bir şelale, doludizgin yelelerini savuran bembeyaz bir at gibi, coşkulu, aktif ve heyecanlı. Saklayamam duygularımı, hissettiklerimi, sevgimi,nefretimi...

Ama bunun her zaman doğru olmadığını acı-tatlı tecrübe ile sabitleyerek öğrenmiş bulunuyorum. Her zaman böyle yaşayamazsın, herkese her şeyi anlatamazsın, her sırrını her duygunu paylaşamazsın. Karşındaki taşıyamaz, bilmek istemez , rahatsız olur...Senin yaşadıkların veya yaşayacakların herkesin normaline aykırı olur. Hepsi olabilir. 

Bir de bazı şeyleri çok fazla dillendirdiğinde evrende de onu her türlü duyguya açık hale getiriyor ve savunmasız bırakıyorsun. Mesela bir hayalinden, gelecek planlarından veya gideceğin bir yerden heyecanla birilerine bahsediyorsun. Dudaklarından kelimelere döküldü artık, bir vücut buldu. O zaman onu evrene salmış bulunuyorsun. Savunmasız bir başına bir fikir, bir idea, bir umut veya bir plan. Ve sen bunu öyle coşkulu anlatıyorsun ki sanki olmuş bitmiş ve  başarını kutluyorsun. Coşkunu kabına sığdıramıyorsun. Ama birkaç gün sonra bir bakıyorsun, hayaller suya düşmüş, planlar yatmış, umutlar bir balon gibi sönmüş. Evren sana cevap vermiş. Sakin ol, yavaş ol, akışına bırak, büyütme... O zaman anlamaya başlıyorsun, her şeyi bu kadar coşkulu yaşamaman gerektiğini. Kutlamak için final gerektiğini. Biraz sakin kalıp, akışından güvenle hareket etmen gerektiğini. Bu şey gibi , son model yeni aldığın araba ile yola çıkıyorsun, asfalt altından yağ gibi kayıp gidiyor , o zevkin ihtişamına öyle kapılıyorsun ki hiçbir trafik kuralına uymadan son sürat ilerliyorsun. Taaa ki elinde düdüğü ile son çıkışta seni karşılayan trafik polisi ile karşılaşana kadar.

Evreninde böyle kuralları vardır bence. Uymazsan kırmızı kartıyla çıkışta seni bekler. Benim coşkumu da, içimdeki acı tatlı düşünceleri saklayamam da biraz kural ihlaline giriyor sanırım ki, son düzlükte yakalanıyorum hep. Geri bas diyor bana, başladığın yeri geri dön haydi!!!

Tabii ki benim de yaşadıklarımdan öğreneceğim şeyler olmalı. Bende işte her şeyi paylaşmamayı, çenemi tutmayı, duygularımı kendi  ve karşımdakinin hayrına az da olsa içimde tutmaya çalışıyorum. 

Değişik bir yöntem geliştirdim son zamanlarda.

Mesela diyelim, bir şey yaptım ve çok mutlu oldum. Veya bir işe kalkışacağımı aklımda bir sürü plan, program... Ama bunu karşımdaki ile paylaşsam o benim kadar mutlu olmayacak. Fakat bir şekilde içimden atmam gerekli, yırtık don misali çıkacak yoksa bir yerden biliyorum. Bende bu duruma düşmemek için, o kişinin yanındayken ve başka bir şey ile ilgilenirken içimden ona yaşadıklarımı veya yaşayacaklarımı anlatıyorum. Hatta onun karşıt cevaplarını bile veriyorum. Ama bunu onun yanında yapıyorum. Sanki gerçekten onunla paylaşıyormuş gibi. Bazen uzun uzun dertleşiyorum,bazen  anlatıp yoluma devam ediyorum. Ama içimde tutmuyorum. İçimden haykırıyorum. 

Çünkü ben böyleyim, saklayamam. Seversem söylerim, üzülürsem anlatırım, öfkelenirsem tartışırım. Duygularımı saklamak doğamda yok. Kendimi biliyor ve değişime inatla zorlamıyorum. Yeni bir yol deniyorum, yormadan, zorlamadan. Gel birlikte bir de bu kapıdan geçelim, belki yol daha güzel olur diyorum. 

Şimdilik iyi gidiyor. Tabi çok çok büyük bir şey olursa yine duramam gürlerim biliyorum.

Olsun o zamana kadar denemeye devam.

Sevgiyle kalın.

Namaste.

Yorumlar

  1. Geliştirdiğin o yöntem bir süre sonra başına bela oluyor.tecrübeyle sabit..bu yöntem sadece üçüncü kişilerde işe yarıyor.markette,kafede,sokakta,tv başında...hoşuna giden veya gitmeyen bir durumla karşılaştıgında başlıyorsun içinden anlatmaya/saydırmaya.karşındakinin ruhu bile duymuyor çünkü sen,dilinle ve de mimiklerinle düşüncelerinin şekil bulmasını kontrol etmiş oluyorsun.ikinci kişilerde (daha doğrusu hani derler ya senin cigerini biliyorum diye işte tamda bu sınıfa giren ) senin her hareketini okuyabilen kişilerde bu dediğin işe yaramıyor. Çünkü o an sen karşındakine içinden geçenleri anlatmaya başladığında dilinle veya mimiklerinle şekil bulamayan düşüncelerin, koskoca bir alev topuna dönüşürcesine enerji haline geliyor ve etrafına yayılmaya başlıyor. Sen karşındakinin ruhunun bile duymadığını sandığın anda o senin bütün demek istediğini bir bir anlamış oluyor.bir süre sonra bu durumda seni yormaya başlıyor.çünkü karşındakine vücut bulmayan (dile veya mimiklerine yansıtamadıgın ) düşüncelerin artıyor.yaydığın enerjiyle başa çıkma cabasına çalışıyorsun.bu sefer de notr olmaya çaba göstermeye çalışıyorsun.düşünmemeye.tam karşındakine karşı aklından bir şeyler geçmeye başlıyorken küt beynin düşüncelerine de ambargo koymaya çalışıyor.başka bir şey düşünüp karşındakine o enerji patlamasını yaymak istemiyor.bu seferde beynin yoruluyor.anlayacagın sırf dilinle anlatmak istemediğin o düşüncelerin şekil bulup senden ayrılamadığı için vücudunun her zerresini sarmaya başlıyor.umarım bu seviyeye kadar çıkmazsın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkür ederim. Ama tecrübe ede ede varacağız çizgiye, saygılar...

      Sil
  2. Her konuda senin gibi yaşıyorum ben de. Öyle güzel anlatmışsın ki.. Coşku dolu başlıyor her hikayem, insan ilişkilerinde veya yaşadığım başka şeylerde, karşımdakinden, gelişmelerden, olaylardan da o coşkuyu bekliyorum, tabi devamı benim yükseldiğim gibi gelişmediğinde çakılıyorum en yakın zemine.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. biz açık sözlüler, kalbimizi de her türlü darbeye açıyoruz bilmeden....

      Sil
  3. Bence saklayıp içinde kalacağına dışa vurmak daha güzel 😊

    YanıtlaSil
  4. Yorumunu bir kaç kere okudum ve çok beğendim. Her zaman inandığım bir şey vardır. ASLINDA NE KADAR DA AYNIYIZ. Her birimiz özellikle duygulara mantıktan çok önem verenler en çok kendimizi yaralıyoruz. Farkına varmak ve kendine iyi davranmaya çalışmak çok önemli. Nice değişim dolu günlere :)

    YanıtlaSil
  5. aynanın karşısında konuşurum ben ya da kağıtlara yazar atarım ya da ayna karşısında dans ederim bu durumlarda :)

    YanıtlaSil
  6. Ben de duygularımı çok fazla dışarı vurarım. Özellikle olumsuzlukları. Söylemezsem anlatmazsam içimde patlıcak gibi hissederim. Söylemem rahatlamam lazım.
    Ama genelde planladığım şeyler söylemeyi tercih etmiyorum. Sanki söylersem olmayacakmış gibi geliyor. Bu konuda tutarım kendime. Malesef uyguladığın yöntemi ben yapamam. Bi şey düşünüyorsam hemen anlar karşımdaki ve arada bir şeyler düşünürken söyleniyormuş etrafımdaki insanlar öyle derler yani. Tuhaf bir durum olabilir benim açımından :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim de anlıyorlar hemen yüzümden.Bazı şeyler değişmiyor, olsun biz böyle iyiyiz:)

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar