Firuzan ve Kızları




Uyandığında saat sabahın altısıydı. Güneş daha yeni yeni ısıtıyordu yaşayanları. Hemen mutfağa gidip çay suyunu koydu. Tarık henüz uyanmamıştı. Kızlarda mis gibi  uyuyorlardı.Banyoya gidip elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktı , göz çevresindeki hafif çizgiler artık gülümsemeden de belli olmaya başlamıştı. Saçını taradı, dişlerini fırçaladı. Yatak odasına gidip en rahat pantolonunu ve üzerine de düz bir tişört giydi.Yatakta mışıl mışıl uyuyan kocasına dokundu. "Tarık, hadi uyan hayatım. Kahvaltı 10 dk içerisinde hazır olur". Adam gözlerini ovuşturarak ona baktı "Ooooo ne ara sabah olmuş. Tamam hayatım" dedi ve o da banyonun yolunu tuttu.Kızlarının odasına gidip, odadaki oyuncakları kitapları yerlerine yerleştirdi. Mutfağa gidip dolaptan peynir , zeytin, reçel, domates, salatalık iki de yumurta çıkardı. Çayın suyu kaynamıştı önce çayı demledi, yumurtaları göz göz kalacak şekilde pişirdi. Domatesi, salatayı ayrı tabaklara dilimleyip tuzladı. Tabak, bardak ve çatalları da masaya yerleştirdi.Çay demlenene kadar hızlıca kızların kahvaltısını hazırlamaya başladı. Onlara da meyve suyu çıkarttı, domates, salatalık peynir kestikten sonra , oturma odasındaki masanın üzerine bıraktı. Her sabah kahvaltılarını hazırlayıp, bırakırdı. Gün içerisindeki abur cuburlarının yerlerini ezbere bildikleri için sadece kahvaltılarını hazır bırakıyordu. İşten dönene kadar, tok kalmalarına yeterli oluyordu. Her gün muhakkak bir not bırakırdı onlara. Bazen yapmalarını istediği şeyleri, bazen asla yapmamaları gereken şeyleri, bazende misafir vs gelecekse evi dağıtmamalarını belirten istekler olurdu. Bu sabah bloknottan pembe kalpli küçük not kağıdına "Sizi çok seviyorum, ocağa yaklaşmayın. Uslu uslu ders çalışıp, oynayın" yazdı.

Mutfağa geri döndüğünde Tarık çayları bardaklara koyuyordu. O da masaya oturup tabağını doldurmaya başladı. 

"Kaçta bitecek servisin bugün?"

" Akşam 5 gibi memurları alacağım fabrikadan onları evlerine dağıttıktan sonra gelirim. Yedi gibi falan."

"Tamam canım. Ne pişireyim akşam? Taze fasulye yapayım diyorum."

"Olur hayatım, haberleşiriz. Bir şey lazım olursa ararsın, gelirken alırım."

Her sabah rutine dönüşen, kaçta geleceksin , ne yersin sohbetlerini yapmışlardı. Ama Firuzan'ın keyfi yoktu pek, bu sabah. Nefes alırken sanki biri boğazını sıkıyor gibiydi. Hasta değildi, uykusunu da  iyi almıştı. Hayrolsun dedi içinden. 

Hızlıca mutfağı toparladı. Tüm ocakları tek tek kontrol etti. Camları kapattı. Kızları yanaklarından usulca öptü ve yola koyuldu. Saat yediyi geçiyordu. İşe servisle gidiyordu, Tarık ondan önce ayrılmıştı evden. Durağa geldiğinde serviside caddenin başında belirmişti.

Bir paketleme fabrikasında çalışıyordu.  Saat sekiz de iş başı yapıp, dörtte vardiyalarını bitiriyorlardı. Çeşitli firmaların kozmetik vs gibi ürünlerinin etiketlerini yapıştırıyorlardı. Zor bir iş değildi ama hızlı ve pratik olmak gerekirdi. Firuzan'da hem gençti hemde eli çok hızlıydı. O yüzden amirleri çok beğenirdi , çalışmasını ve  disiplinini. İşten eve, evden işe şeklindeydi hayatı Firuzan'ın. Bir kaç samimi arkadaşı dışında kimseyle muhatap olmaz, sadece işiyle ilgilenirdi. Gün içerisinde aklı hep kızlarda olurdu. Yemeklerini yediler mi, camdan sarkmadılar umarım, yabancı biri gelmemiştir inşallah diye düşünür dururdu.Ailesi Tekirdağ da köyde yaşadığı için çocukları kimseye emanet edemiyordu. Sadece alt kat komşusu Ayşe teyze vardı.Arada kızlar oyuna dalarda ulaşamazsa , onunla iletişime geçiyordu. Çocukları bütün gün evde yalnızdı. Servise bindiğinde her zaman ki tekli koltuğuna yerleşti, kulaklığını taktı ve başını cama yasladı. 

Fabrikaya geldiklerinde Hacer onu soyunma odasında bekliyordu. 

"Nerede kaldın Firuzan ya, çatlayacağım içimde tutmaktan"

"Sana da günaydın Hacer'cim hayırdır"

"Ay kusura bakma şekerim ya, heyecandan selam bile veremedim. Ama dün geceden beridir çok heyecanlıyım. O beni ekleyen adam buluşmak istiyor. Ne yapsam karar veremedim. Tarık görmesin diye de gece yazamadım sana. Ne yapsam sence buluşsam mı?"

"Hacer biz o hesap gerçek mi daha ona emin olamadık. Adamın hiç resmi vs yok. Nasıl güveneceksin. Bence daha erken. Hemen buluşma, resmini bile görmedin henüz. Kendini göstersin sana bir kere. Sahte hesap olmadığını kanıtlasın."

"Haklısın kuzum ya. İşin bir de o boyutu var. Ben o zaman önce görüntülü bir konuşma teklif edeyim. Kibar bir şekilde ayarlamaya çalışayım bakayım. Umarım sahte değildir ya. Ne güzel akıyor adamın muhabbetti."

"Umarım değildir ama önce bir öğren bakalım. "

Önlüklerini giydiler, saçlarını da bone ile kapattılar. Mesai saatinin başlamasına çok az kalmıştı. Telefonlarını yanlarında taşımaları yasaktı. Dolaplarına kilitlemeleri gerekiyordu. 
Çalışma alanına geldiklerinde vardiya amiri hepsini kapıda bekliyordu. Bugün çok yüklü mal gelmişti.Ya normalden daha hızlı çalışacaklardı, ya da mesaiye kalacaklardı. Fabrikadaki herkes için mesai iyi bir şeydi. Ama Firuzan için iyi değildi. Çocukları işten çıkış saatinden tut onun sokağa girişinin saniyesine kadar bilirler, onu her gün camda beklerlerdi. Mesaiye kaldığı zamanlarda kızları çok üzülüyordu. Firüzan'da sevmezdi bu yüzden mesaileri. Çok hızlı olmalıyım bugün diye kendini koşullandırdı hemen.
Masanın başında on kişi birlikte çalışıyorlardı. Önlerinde yığılı olan ürünlerin barkod kısmına başka barkod etiketliyorlardı. Firuzan'ın kaslı kolları ve uzun parmakları vardı. Bu sayede herkesten daha hızlıydı. İlk önce o başladı etiketlemeye. Hacer ise yanında kafasında internetten yazıştığı adamın hayaliyle uyuşuk uyuşuk ürünleri seçiyordu.

"Hadisene kızım, bak böyle yaparsan erken çıkamayız, sende adamın ne olduğunu öğrenemezsin. Bırak düşünmeyi, başla haydi"

"Haklısın tatlım ya, bir an evvel bitsin de vaktinde çıkalım."

Herkes can hıraş çalışıyordu. Arada birbirleri ile sohbet ediyorlar, gülüşüyorlar ama asla yavaşlamıyorlardı. Öğlen  vaktine kadar tuvalete bile gitmeden çalıştı Firuzan. Bugün tek hedefi vardı "erken çıkmak, aslında vaktinde çıkmak". İçindeki sıkıntı da olduğu yerde duruyordu. İşte en çok da bunun yüzünden vaktinde evde olmalıydı. 

Öğlen yemeği için zil çaldığında, parmaklarının uyuştuğunu farketti. Hemen ellerini sıcak suyla iyice yıkadı. Dolaptan telefonunu çıkarıp kızları aradı.

"Alo, Deniz. Annecim ne yapıyorsunuz? Kahvaltınızı ettiniz mi? Kardeşin ne yapıyor?"

"İyiyiz annecim. Ettik çoktan, cips yiyoruz hatta. Yağmur oyun oynuyor bilgisayarda. Bende bulaşıkları dizdim makineye."

"Tamam annecim, dikkat edin olur mu? Karnınız acıkırsa çekmecede bisküvi falan var. Meyve suyu da var dolapta yersiniz. Bu akşam belki mesai olabilir. Ben vaktinde gelemezsem, babana haber vereceğim gelirken size döner ekmek alır"

"Yaaa anne yaa, neden? Erkenn geeell."

"Tamam kızım belli değil, haber vereceğim ben yine. Hadi kardeşine sahip çık. Öptüm ikizini de"

İşte bu telefon konuşması iştahını kesmeye yetmişti. Çocukları evde onu beklerken bir de geç kalabilirim demişti. Büyük kızı Deniz ona çok düşkündü. Annesi daha da fazla yorulmasın diye elinden geldiğince yardım ederdi.  Firüzan'da işten arta kalan tüm vaktini kızları ile geçirmeyi tercih ediyordu. 

"Firüzaaannn haydi gelsene, kuru fasulye ve cacık varmış bugün, seversin. Haydi kızım kalmayacak bak."

"Tamam canım Tarık'ı bir arayayım, hemen geliyorum"

Hacer  ilerlerken, Firuzan'da kocasını arıyordu. Ama ikinci araması olmasına rağmen telefonu açan yoktu. Ya serviste bırakmıştı, ya da sessizdeydi. "Akşam mesai olabilir, çay molasında arayacağım" yazdı, gönderdi. Neredeydi bu adam.

Devam edecek...

Yorumlar

  1. Çok begendim.ikinci bölüm için sabırsızlanıyorum.şimdi bekleki akşam olsun..

    YanıtlaSil
  2. En kısa zamanda ikici bölümü ile karşınızdayım efenim :)

    YanıtlaSil
  3. eyvah, firüze salak birine benziyo, yani evli ve çocuklu bir kadın ama netten bir adamla mı buluşcak yani, bela arıyor kendineee :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tatlim Firuzan değil, Hacer buluşacak. :)

      Sil
    2. Yok, o değil Hacer buluşacak :)

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar