Neler Öğreniyorum
Senenin yarısı bitiyor. Nasıl çabuk geçti anlamadığımız bir yıldı. 2025'e girerken masanın altında 12 adet üzümü yeme çabamız ve evin köpeği tatliş Gofret'in çaktırmadan kuzenimin üzümlerini alıp kaçması, sonrasında kahkahalarla yeni yıla girişimiz sanki dün gibi. Zaman görecelidir diyor ya Einstein. Bir treninin içinde giden ve normal yürüyen için aynı hissedilmez. Fakat, biz tüm insanlık olarak aynı hızda hissettik bu yılı. Nelere şahit oluyoruz ve daha nelere nelere şahit olacağız...
Yaz fena halde sıcağı ile pat diye ama gerçek manada pat diye başlayıverdi. Trençkot giyme hevesimiz yine kursakta kaldı. Dün sabah gördüm ütüleyip giyerim diye asmışım, kalmış orada boynu bükük. Olmadı be gülüm, sonbahara artık :)
Çocuklarla vakit geçirmenin bağımlılık yaptığını ve çok farklı bir enerji verdiğini hissetiniz mi? Bugün biraz bu konudan bahsetmek istiyorum.
Kuzenimin iki tane ponçik bebesi var. Fırsat bulduğumuz her vakitte beraberiz. Nasıl büyüyorlar, nelere özeniyorlar, nasıl gelişiyorlar resmen onları gözlemliyorum. Deneysel bir süreç gibiler benim için.
Ben Y kuşağı onlar ise alfa. O kadar farklı dönemlerde doğduk ki bakıldığında anlaşamayabiliriz olarak düşünebiliriz. Ama hiçte öyle olmuyor. Bu durum hem benden hem de onlardan kaynaklı tabi. Ama iki kuşakta iletişim konusunda başarılı diyebilirim. 9 yaşında olanla özellikle süs püs en büyük ortak noktamız. Fırsat buldukça tüm makyaj malzemelerimi birlikte deniyoruz. Veee hepimizden güzel eyeliner çekiyor :) Biz şok. Nasıl öğrendin be çocuk. Ben tabi kontrolcü bir şekilde onun bu hevesini şekillendirmeye çalışıyorum. Çünkü en meraklı ve öğrenmeye açık döneminde. Hayır daha küçüksün elleme yapma diye kızsam, onu gizli gizli veya içinde kalacak şekilde büyümeye zorlamış olacağım, bunu biliyorum. Benimle birlikte hem çocukla konuşur hem de bir yetişkine anlatır gibi ilgilenmeye çalışıyorum. Yürüyüşlere çıkıyoruz, fotoğraflar çekiyoruz, videolar kaydediyoruz. Sohbet ediyoruz...Okul gösterisi oldu. Beni sözle değil bir davetiye tasarlayıp öyle davet edersen gelirim dedim. Oturdu bir saatte kesti biçti muazzam bir davetiye tasarladı ve öyle davet etti. Bende davete icabet ettim :)
Mesela kendine olan güveni çok hoşuma gidiyor. Bizim kuşak olarak küçüklüğümüzde bu kadar kendimize güvenimiz yoktu. Daha itaatkardır. Bizimkindeki kendine güveni görünce hayran kalıyorum.
Ablalık hiç değişmiyor, kuşak fark etmiyor onu da gözlemliyorum. Kardeşine o kadar düşkün ki. Yalnız bırakmıyor, sürekli takip ediyor, onunla oyunlar oynuyor. Kıskançlık yok mu vardır tabi ama bizimkinin kendine olan güveni onu bile hissettirmiyor bize. Büyüyor hem de çok hızlı. Güzelleşiyor, sakinleşiyor. Küçükken terminatör bebek derdik biz ona. Kuzenimle dalga geçerdik. Kızım nasıl bir çocuk doğurdun iki dakika da migrenim tuttu imanım gevredi diye isyan ederdik.
İki buçuk yaşında olan ise tam bir bal tam tam. Ablasının tam tersi bir karakter. Minik minik konuşuyor, sessiz sessiz gülüyor. Nazlı nazlı bakıyor. Öpmelere doyamıyorum. Onda da kendine güven çok yüksek mesela. Her gördüğü şeye benim diyor. Asla onun olmadığına ikna edemiyorsunuz. Yüz yıllık oyuncaklarım var evde. Yerini biliyor her geldiğinde onları almaya götürüyor beni. Bir saat geçiyor geçmiyor bunlar menimmmmmm diye dolaşmaya başlıyor. Ablası "a" dese taklit ediyor. Bir gözü hep onda. Abaaaa aşağı abaaaammm yukarı. Büyük zıplıyorsa oda zıplıyor, büyük bisiklete biniyorsa indiriyor kendi biniyor. Resmen büyüğün kuyruğu gibi takılıyor. Bir ara favori şarkısı APT'dı. Allah'ım sürekli bu çalıyor, kapattırmıyor. Şimdi ise Sigma Boy. İnanın yıldım bu şarkıdan. Birde sadece şarkının başını seviyor. 5 saniye geçiyor tekrar başa sarıyor. Yalvarıyorum nolur kapat diye. Bazen insafa gelip kapatıyor. Birde sigma boy diyemiyor sika sika booooy diye bağırıyor. :) Tanıştığımız tüm hayvanları taklit ediyoruz. Köpek gördüysek hav hav, kedi gördüysek miyavvvv, kuş görürsek cik cik, inek görürsek möööö, tavuk görürsek gıdakkkk. Yeni nesil taklit makinesi gibiyiz. Biri bizi görse deli mi ne diye düşünür :) Hiççççç umrumda değil eğlencemize bakıyorum.
Onları birlikte oynarken görünce çok duygulanıyorum. Bilmiyorum neden ama duygu patlaması yaşatıyorlar bana. Damla teyze diyorlar ya, eriyorum ama çaktırmıyorum tabi :) Bende onlarla öğreniyorum aslında. Nelere ilgi duyuyorlar, nelere duymuyorlar. Nasıl iletişim kuruyorlar. Nasıl büyüyorlar, iletişim kuruyorlar hepsini izliyorum.
En net tespitim ise; ne istediklerini veya istemediklerini çok iyi biliyorlar. Bu bile bizden çok farklı kılıyor onları.
Hep onlar bizden öğrenecek değil ya, birazda hatta baya da biz onlardan öğrenelim değil mi?
Dinlemeyi, izlemeyi ve sabrı öğreniyorum. İletişimin çözemeyeceği konu olmadığını öğreniyorum. Kore müzikleri, yemekleri, dizileri öğreniyorum. Hatta Kore çorbalarına bayılıyorum. Mandu favorim. Kore restoranlarını deneyimliyorum...(Kore'lilerin yemek ve kozmetik hariç pek bir şeyi asla bana göre değil. Müzik-dizi-film beğenmiyorum ne yazık ki) Popüler bebekler, oyunlar ve oyuncakları deneyimliyorum. Onların modasını da takip ediyorum gibi bir sürü şey sıralayabilirim.
Çatışmak yerine öğrenerek ve öğreterek yolu yürümek daha mantıklı geliyor.
Bakalım daha neler öğretecekler bana, heyecanla bekliyorum.
Dada
Yeni nesil o kadar farklı ki, Çınar eve bir işe yardım etse, ama teşekkür etmedin anne diye uyarıyor hemen beni. :D
YanıtlaSil