Huysuz Biri




Yeniden komik ama birazda dramatik bir hikaye ile karşınızdayım. Gülmeyi hatırlatmak amacıma kaldığım yerden devam ediyorum aslında. 

Malum benim işimin bir bölümünü de seyahatler oluşturuyor. Bu seyahatlerimden birinde uçaktan erkenden ineyim diye en ön koltuğu seçtim. Hızlıca inip ilerlemem gerekiyor çünkü. Neyse yine eve dönüşlerimden birinde ön koltuğa yerleştim. İzlediğim diziden de bir bölüm indirdim ki yol boyunca onu izleyip birazda kitap okurum diye düşünüyorum. Yanımda da bir kişi var sadece, cam kenarı boş kalacak gibi duruyor. Bir beş dakika sonra hosteslerden biri ahhh unuttuk diye diğer hostesi yanına çağırdı. İkisi sağ taraftaki kapıyı açıp tekerlekli sandalyede bir amca ve teyzeyi uçağa aldılar. Ve bilin bakalım amcanın yeri neresi? Tabiki de  amcanın yeri bizim  boş kalacağını zannettiğimiz cam kenarı. Teyzede sol taraftaki koltukta cam kenarı. İkisinin yeri de ayrı. Tabi durum böyle olunca benim yanımdaki yolcu yer verdi ve ortaya teyze, cam kenarına amca ve koridor tarafına da ben yerleşmiş oldum. Bir iki dakika sonra hostes elinde bir talimat kartı ile yanıma geldi ve "Hanımefendi yanınızda engelli biri olduğu için ve sizde burada olduğunuz için bazı dikkat etmeniz gereken noktalar var, burada yazanları okur musunuz?" dedi. Bir iki saniye birbirimize baktık ve gözlerle anlaşarak tamam dedim ve okudum. Acil bir durumda neler yapmam gerektiği yazıyordu. Şimdi bu tarz kartlara ne yaparız, göz gezdiririz genelde değil mi? Bende başımıza bir şey geleceğini hissetmiş gibi sanki, abartısız bir üç kere falan baştan sona okudum ve ön cebe yerleştirdim kartı. Uçağın havalanması ile birlikte yanımdaki teyzecik başladı konuşmaya, daha doğrusu anlatmaya. Amcanın prostat kanseri olduğunu ve üç yıl önce öğrendiklerini, üç ayda bir kontrole geldiklerini, amcanın hatırı sayılır bir mal varlığına sahip olduğunu, seksen yaşında olduğunu, çocukları olmadığı gibi tüm detayları uçak havalanana kadar öğrenmiştim. İşin garibi şu ki amcacık çok hasta belli ve teyze aslında onu tek başına gönderiyormuş, inince yeğenleri alacakmış amcayı. Son dakika amca ısrar edince teyze gelmeye karar vermiş, yoksa evde kafa dinleyecekmiş, kendi deyimiyle. Ama amcanın tek başına seyahat etme durumu mümkün değil yok. Tecrübeyle de öğrenmiş olduk zaten. Bu arada teyze bana durmadan bir şey anlatıyor bende kafa sallayarak dinliyorum, ona doğru bakmaktan boynum uyuştu bir ara hatta. Biz bu haldeyken amca birdenbire kahkaha atmaya başladı. Nasıl gülüyor anlatamam, kendi kendine havaya bakıp başka bir dilde konuşuyor. (Gürcü dilinde adamlar dolaşıyor diyormuş, sonra teyze söyledi.) Teyze hiç oralı değil, amcaya bakmıyor, bana döndü dedi ki " ay bu delirdi mi kız ne oldu, ilk defa gülüyor böyle, iyi ki gelmişim, ay ben delirirse ne yaparım" falan diye yine arka arkaya sıralıyor. Tabi amca duymuş bunları "sen günde 12 ilaç iç bakalım ne oluyor hanım" dedi. Bende ilaçlardandır o zaman diye biraz rahatladım. Fakat devamında amca kendi kendine konuşmaya ve kahkahalarına devam etti. Teyze hala hiç ona bakmıyor bana dert anlatıyor. Mallar ne olacak, kime kalacak falan diyor. Benim kulak teyzede, gözüm amca da. Bir müddet sonra amca yumruğuyla kalbine vurmaya başladı. Allah dedim ne oluyor. "Kalbim ağrıyor hanım, bak Sırrı Süreya'ya ne oldu. Herkes kalpten gidiyor. Bende mi acaba falan" diye konuşuyor bir yandan da. Yine teyzem hiç oralı değil, ona bakmadan olur öyle arada falan diyor. Gülsem mi, ağlasam mı karar veremediğim anlar yani. Amcaya soruyorum iyi misin diye, iyiyim diyor, gülüyor, arada kalbini yumrukluyor. Teyze yok bir şey hep öyle o, normal diyor. Bir kaç dakika sonra bir baktım ki amcanın burnunun kenarından kan süzülüyor. Eyvahlar olsun dedim. Bu sefer teyze amcaya baktı. Burnun kanıyor dedi. Amcam panikle peçete ver diye bağırmaya başladı. Teyzem Japonya'dan gelen çantasından (bakın onu bile biliyorum yani) peçete çıkarmaya çalışıyor ama maskeler falan çıkıyor sürekli. Amca sinirlendi, bağırmaya başladı "kadın bir peçete vereceksin hadi yaa". Bende bu sırada kalktım ayağa koştum hosteslerin yanına, amcanın burnu kanıyor yardım edin dedim. Gerçekten çok sakin bir şekilde kabin amiri geldi, peçete istedi getirdiler falan. Tansiyonun çıkmış olabilir amca sakin ol, kanaması iyidir diye konuşuyor. Ama amca dinler mi? Hayır. Ortalığı ayağa kaldırdı, herkese bağırıyor. Kafamı arkaya çevirdim bir baktım ki tüm yolcuların gözleri fal taşı gibi açılmış, endişeli gözlerle bana bakıyorlar. Kısaca özet geçtim arkamdakilere. Amca bu sefer ilacımı ver diye bağırmaya başladı teyzeye ama teyze nerede olduğunu bilmiyor. Amca bana söyle nerede ben bulayım dedim. Yukardan tarif ettiği gibi çıkardım ilacını. Biraz sakinler gibi oldu. Ensesine buz getirdiler. Ben ayaktayım, oturamıyorum. Bir şey lazım olur diye kabin amiri ile dikildik tepelerine bekliyoruz. Bu seferde amca tansiyonumu ölçeceğim diye tutturdu. Yukarda alet var dedi. Koca bir kutu vardı orada anımsadım. Aldım kutuyu açtım gerçekten tam teçhizat tansiyon aleti ve bir sürü başka malzemeler vardı. Ölçelim dedik, kabul etmedi. Teyze de diyor ki "o kendi ölçer, dokundurtmaz asla". Peki dedik. Ama kat kat giyinmiş adamcağız soğuk diye, gömlek var kazak var kaban var. Tek başına çıkartmaya çalışıyor, bize elletmiyor, teyzede hiç oralı olmuyor. En sonunda yine teyzeye çemkirdi yardım etsene beee diye :) Neyse can hıraş bir şekilde ölçtü tansiyonunu ve yüksek çıktı. Bu sefer dil altımı verin diye bağırmaya başladı. Amca dedim biraz evvel ne içtin sen, o değil miydi? Yok o değil onu verin diye bağırırken, kabanının cebinde olduğunu hatırladı ve içti. Kanama biraz sonra durdu. Tansiyon aleti önünde duruyor. Onu da kaldıralım mı diyoruz yooook diyor elletmiyor. Diğer ilaçları, kutuları kaldırdık. Bende oturdum yerime. Beş dakika geçti geçmedi. Telefonum yok diye bağırmaya başladı. Yere düşürdüm diyor. Önlü arkalı tüm koltuklardakiler bakıyor fenerle, yerde yok. Herkes amcayı sakinleştirmeye çalışıyor, yok olmuyor. Kaydı gitti arkaya, yerde gördüm onu diyor. Sonra bir baktık ki cebinde :)  Herkesi aldı bir gülme, ama nasıl gülüyoruz. Ben kahkaha atıyorum, amca da gülüyor. Ve inanın teyze hala anlatıyor. Ben yemek yaparım, ama çok iyi bakamam yalan yok, ablası daha iyi bakıyor falan diyor. Amca bir ara o kadar sinirlendi ki " bak kadın seni atacağım uçaktan en sonunda haaaaa," diye teyzeye söylenmeye başladı. Teyzenin hiç umurunda değil. Arada dönüp, sessiz konuş adam diyor sadece. Benim artık teyzeye bakmaktan boynum kopacak, ön koltuğa yasladım kafamı öyle dinlemeye devam ediyorum. Gözümde hep amcada. Bir müddet sonra amca iyice kendine geldi, tansiyonu düştü. (ölçtü çünkü, oradan biliyorum) Ben böyle değildim kızım diye başladı anlatmaya. Çok fazla özür diledi benden. Hakkını helal et ne olur, seni de rahatsız ettim, ben şöyle bir adamdım diye inene kadar kendinden bahsetti. Tabi teyze arada lafa dalıyor, hiç alakası olmayan konulardan bahsetmeye devam ediyor. Bir ara amcaya döndü " sen bu sakallarını neden kestin, hiç yakışmadı sana, çok çirkin oldun, yüzün kabak gibi ortada hiç beğenmedim" dedi :) Arada beni sevdi, elleri ile yüzümdeki tüm makyajı temizledi  resmen :)  Bana nerelisin dedi bir ara. Kocaeli-İzmit dedim. Haaaa Kocaeli haaaa İzmirrrr diyor. Yok İzmit diyorum, ha işte İzmir diyor. Amca dayanamadı İzmit İzmit kadın yeter İzmiiiitttt. Teyze hala İzmir çok güzel diyor :)

 Onlar  didişirken ve tüm uçak onları dinlerken teker yere değdi. Hostes anlamış olacak gibi hemen yanıma gelip, siz araca geçebilirsiniz hanımefendi dedi. Ve ben helalleşmeler ve bol dualar aynı zamanda kazan gibi bir kafa ile indim arkadaşlar :)

Ne yaşadım, ne ara bindim, ne ara indim böyle anımsamıyorum ama kendimi de çok tuhaf hissediyorum. Sanki çocuklarımı arkada bırakmış gibi oldum. Çok üzüldüm ama çok. Amca herkese bağırdı ama bana hiç bağırmadı. Sorduğum sorulara sakin cevap verdi, bağıracak gibi olduğunu anladığında sustu. Dedeciğim geldi hep aklıma, o da çok huysuzdu hastalık sürecinde. Elletmezdi kendini, yemek yediniz mi derdi hep. Yaşlılar birer yaramaz çocuk gibiler. Onlara gönül koymak, onlarla inatlaşmak doğru değil. Onları olabildiğince hoş tutmak gerekiyor bence.

Bu yazımla da onları anmış olayım. Umarım iyilerdir, umarım sağlıklıdırlar.

Böyle komik ama birazda dramatik bir anıydı arkadaşlar. Belki tebessüm edersiniz sizlerde. :) Yine çok ihtiyacımızın olduğu günlerdeyiz çünkü.

Bol gülümsemeleriniz olsun.


Dadanız.


Yorumlar

  1. Ah Dada, sen satırlarında hangi duyduğu ve anı yazmışsan, inan aynen ben de oturduğum yerde yaşadım.. kah heyecanlandım, endişelendim, kah güldüm, yoruldum. :)) inanılmaz bir uçuş hikayesi olmuş yaşadığın... Yaşlılar toplumun en rahat, umursamaz kesimi.. bunu kınamak için yazmıyorum, gözlemlediğim ve yaş alırken nereye evrileceğimi izlediğim bir durum sadece :D :D
    Teşekkürler paylaştığın için.. <3

    YanıtlaSil
  2. Geçmiş olsun. Maceralı bir yolculuk olmuş ve siz çok güzel idare etmişsiniz. Yaşlılarımız her koşulda hürmeti hak ediyor. Ne mutlu ki dualarından nasiplenmişsiniz.🧿

    YanıtlaSil
  3. Sen bu yazılarını, boş zamanlarında gözden geçirip, her bir hikâyeyi başlıkları ile birlikte blog dışında bir klasörde de biriktir, belli bir birikimden sonra iş dışı müsaait zamanlarında yayın evlerinin kapısını çal, gün gelir dersin ki, iyi ki Buraneros'u dinlemişim:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamamdır :) Olurda cesaret edersem ilk omuzu sizden aldım :)

      Sil
  4. amca neyse de teyze yormuştur yani :) eveet komik ama duygusal komik hikaye :)

    YanıtlaSil
  5. Trajikomik bir macera olmuş, geçmiş olsun 🤭

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar