Başka Bir Tren
Biraz önce bir amca ile teyze vardı, yetmiş üstü yaşlardalardı. Sabahın tüm buruşuk suratlarını güldürmüşlerdi. Turnikeden geçmeye çalışan amca,geçemedikçe söyleniyordu. Teyze ise Gucci desenli montu ve eşarbı ile uzaktan kocasını izliyordu. Adam hiddetle kartını deniyor ama geçiş iznini alamıyordu. Adam beceremedikçe kadının kaşları çatlıyor dudaklarının arasından belli belirsiz kelimeler dökülüyordu. En sonunda bir görevli adamın bu mücadelesini sonlandırdı ve kapılar açıldı. Kadın iki gözünü birden belerterek adama doğru haykırdı "dağdan mı geldin sen? Bir geçemedin." Adam sanki kimse yokmuş gibi karısına laf anlatmaya başlamıştı. Ama kimse yok değildi. Herkes oradaydı ve onların bu sevimli didişmesi, insanların buruşuk yorgun suratlarında kocaman bir tebessüm oturmuştu.
Gülmekten kimse onların hangi vagonda olduğunu fark etmedi. Tren raylar üstünde ve deniz kenarından, zamanı aralayarak geçerken insanlar telefonlarına gömülmüşlerdi bile. Her şey anlıktı artık. Komediler,dramalar,acılar.
Anlık bir neşe ve acı için telefonuna gömülen ve yalancı duygulara hapsolan insanlar. Çoğu yarım kalan dizisini izliyor,gençler genelde oyun oynuyor veya stalk yapıyordu. Bir kadın emindi sadece.O amca ve teyze hangi vagonda ise,işte gerçek onlardı. Belki hala didişiyorlardı, belki de teyze çantasından yiyecek bir şeyler çıkarttı afiyetle onu yiyorlardı.Gerçekti, suni değil.
Ama ekranlar ve ekrandan yansıyıp yaşanan duygular geçiciydi. Çikolata gibi dedi aynen, dehşet verici bir lezzet, muazzam bir mutluluk ama sonrası cayır cayır açlık,susuzluk.
Durağı geldikçe inenlerden çok, binenler vardı.
Dikkatini ayakta askılara tutunarak yolculuk etmeye çalışan kadınlara verdi.Gözleri ile oturan insanları süzüyorlar, kim kalkacak ve inecek onu kestirmeye çalışıyorlardı.Diğer vagondan biri kalksa, koşa koşa oraya oturmak için yetişmeye çalışıyorlardı, güldü. Kaç durak gidilecekti sanki, oturmak neden bu kadar hayatiydi.Ve neden bu zahmete giren kadınlardı. Biraz daha süzdü. Evet erkekler uğraşmıyordu böyle şeyler için.Güldü. Çok yaşlı, kısa boylu hatta kolları askıya yetemeyecek kadar kısa boylu bir amca girdi vagona. Hemen kalktı yerinden ve buyur etti amcayı.Amca tebessüm ve bol teşekkürlerle oturdu.Günün ilk tebessümü ve içine gelen minneti için şükür etti.
İndi,yağmur yağıyordu. Kulaklığını kulağına tıkıştırmaya çalışırken aniden koluna biri girdi.Korku ve öfkeyle kafasını bir çevirdi ki, çok eski bir dost ağız dolusu gülümseme ile ona bakıyordu. Yol boyunca kol kola gidecekleri yere kadar birlikte yürüdüler. Bu da günün ikinci şükrüydü.
İşine başlamak üzereyken düşündü;
Herkes bir yolcuydu işte. İnenler binenler,bekleyenler...
Çok keyifli bir yazıydı. Hissederek okudum çünkü yakın zamanda aniden İstanbul' a gitmek zorunda kaldım. İki yaka arasında yaptığım seyahatlerde aynen dediklerini gördüm, yaşadım. Koca bir otobüs dolusu insan hepsinin başı eğik, önündeki ışıklı dikdörtgene bakmakta. Hepsini izledim teker teker. Göz kontağı kurduğum insan sayısı çok nadirdi.
YanıtlaSilİnsanlar gelip gidiyorlardı işte. Sanırım durdukları zaman bir şeylerin farkına varacaklardı.
Biraz durmak,soluklanmak hatta fazla romantik ama uçan kuşa bakmak güzel :)
SilMaalesef öyle, ne kadar güzel anlatmışsın bu kadar korkunç bir durumu.. O ekranda neyse, hayatı kaçırdıklarına değiyor mu bilmiyorum.. En çok da 0-25 yaş arasına üzülüyorum, hakikaten çocukluklarını, gençliklerini ekran arkasında geçirdiler....
YanıtlaSilDün bir haber dinledim, türünün ilk örneği bir dava açılmış ssosyal medyaya okullar tarafından, baya da ellerinde delillerle falan açmışlar ruhsal hastalıklarda ciddi bir artıştan bahsederek. Pek umudum yok ama bakalım..
Ayy ne güzel olur, emsal olur herkese de :) Benim bu seneki mottom az telefon ekranı :)
SilÇok teşekkür ederim. Hele ki küçük çocuklar :(
YanıtlaSilNe güzeldi bu yazı, uzun bir toplantı sonrası ferah bir his verdi. 🤗
YanıtlaSilYaaa öyle mi :) Çok teşekkür ederim :)
Silooo sait faik gibi gözlemişsin insanları hayatlarııı :)
YanıtlaSilNe güzel yorum, çok teşekkür ederim Deepciğiiiimmmm :)
Sil