Eat Pray Love

 



Merhabalar,

 

Size bugün benim hayatımda büyük rolü olan bir filmden bahsedeceğim. Eat Pray Love.

İlk olarak ne zaman izlediğimi hatırlamıyorum. Sanırım 10 yıl kadar önceydi.Julia Roberts’ın muhteşem oyunculuğu ve filmin son bölümünde Javier Bardem’in katılmasıyla harikalar yaratan romantik-drama. Ve tabi ki Elizabeth Gilbert’in gerçek hayatını anlattığı romanın dan yola çıkıldığını ekleyeyim.

 

Yazar olan Liz mutlu sandığı bir evlilik yürütmektedir. Bir akşam eşi ile dostlarının verdiği davete katılırlar. Orada arkadaşının yatağının altında sakladığı hayal kutusunu görür. Arkadaşı evlendiğinden beri kutuda bebek kıyafetleri biriktirmektedir ve çok tatlı olan bebeği ise yeni dünyaya gelmiştir. Liz’in de böyle bir kutusu vardır ve içi National Geographic dergileri ile doludur.O akşam ilk defa gerçekte neyi istemediğini sorgular neyi istemediğini diyorum çünkü istemediği şeylerin içinde bulunduğunun farkındadır.Tanrıyla arasının pek iyi olmadığını bilen Liz o akşam banyosunda dizlerinin üzerine çöker ve tanrıya dua eder.

Ağlayarak yatağına döndüğünde ise eşine artık evli kalmak istemediğini söyler.

 

Olaylar aslında  buradan sonra başlıyor.Bazen neyi istediğimizden ziyade aslında istemediğimizin de ne olduğunu bilmemiz ve hayatımızı buna göre yaşamamız gerekebilir. Liz de tamda burada hayatının akış çizgisini değiştirir. Eşinden çok kısa sonra başka biri ile birlikte olur fakat onu da istemediğini fark eder. Ve o meşhur yolculuğuna başlar. Aslında filmin devamında Liz’in içine doğru da bir yolculuk yapıyorsunuz. Beklide çoğu kadının iç dünyasına da denebilir.Çünkü biz kadınlar çoğu  zaman net olmayı başaramıyoruz. Duygusal varlıklarız ve sırf karşımızdaki üzülmesin diye de içinde bulunmak istemediğimiz şeyleri devam ettirebiliyoruz. Keşke böyle davranmasak…

 

Önce İtalya’ya gider.Enfes yemeklerini tadar, muhteşem insanlar ile tanışır. Roma’ya ve insanlarına hayran kalır. Güzel dostluklar edinir İtalyanca öğrenir.Ve tabi bizde onunla birlikte İtalya'nın o muhteşem güzelliklerine doyarız. Oradan sonra Hindistan'a bir tapınağa meditasyon öğrenmeye gider. İtalya dan ayrılırken çok mutludur ve Hindistan'ın da iyi geçeceğinden emindir. Fakat işler ilk başlarda istediği gibi gitmez. Odaklanamaz,meditasyon yapamaz. Kafası sürekli geçmişle ve gelecekte yapacakları ile meşguldür. Eski sevgilisini tekrar düşünmeye başlar. Sonrasında tanıştığı insanlar ona meditasyon ve içsel yolculuğunda ışık olur. Burada öğrendiği en önemli şey “ ne olursa olsun önce kendini affetmelisin” olur.

Ki bende bu filmle çok iyi anlamıştım. İnsan en çok kendini yargılıyor. Karşındakine ağzından köpükler çıkarak bağırsan da dönüp dolaşıp “hata sana güvenen bende” diyebiliyoruz. Ve kendimizi insafsızca yargılıyoruz. Liz’de Hindistan yolculuğunda kendini affediyor, çok ama çok zorlanıyor ki gerçekten de öyle söylendiği kadar kolay değil.

 

Buradan sonra Bali’ye gidiyor. Bir yıl önce “buraya geri gelip bana dilinizi öğreteceksin” kehanetinde bulunan Ketut’un yanına. Ketut çok yaşlı ağzında dişleri olmayan sevimli bir kahin. Liz onun yanında da gülümseme meditasyonlarına başlar.Meditasyon şöyle; gülümse kalbinle, gülümse aklınla, gülümse ciğerlerinle. Rahat bir oturuşa gelip olabildiğince gülümsüyorsun. Ne muhteşem değil mi?

 

Sonrasında ise hayatının devamında da onunla birlikte olacak ki bildiğim kadarı ile hala evliler, Felipe ile tanışır. Burada Liz’in korkularına daha derinden şahit oluyorsunuz. Felipe’ye aşık olur ama korkmaktadır. Aynı hataları yapmaktan, birine güvenmekten, kendini birine adamaktan…

 

Felipe uzun soluklu bir ilişki yaşamak istediğini belirttiğinde ise Liz arkasına bakmadan kaçar. Ve ona şu sözü söyler “Kendimi sevdiğimi kanıtlamam için seni sevmeme gerek yok”.

 

Ne kadar doğru değil mi? Bizde bu hatayı her zaman yapmıyor muyuz? Kendimizi başkalarının bizi  ne kadar çok veya az sevmesi ile değerlendiriyoruz. Başkaları bizi sevmiyorsa bizde sevmiyoruz. Başkaları eğer çok seviyorsa kendimizi göklere çıkarıyoruz. İşte tam da burada aslında kim olmak istediğimizi kaçırıyoruz. Onlar bazı huylarımızı sevmiyorsa sırf bizi daha çok sevsinler diye huylarımızdan vazgeçiyoruz. Ben bunu istemiyorum. Beni ben olduğum için sevmeyecek insanlarla aynı ortamda nefes dahi almak istemiyorum.

 

Ve Liz de yolculuğunun sonunda bunu çok güzel bir şekilde öğreniyor. Bali’den ayrılmadan önce tekrar Ketut’un yanına uğruyor. Ketut ona sevgilisini soruyor. Liz dengesini yitirdiğini ve korkup bitirdiğini söylüyor.  Ketut’un cevabı ise  şu oluyor “Bazen sevgide dengeyi kaybetmek, yaşamın dengesinin bir parçasıdır.” Liz bu sözlerden sonra Felipe'ye doğru yola çıkar ve film burada biter.

 

Yazının başında da belirttiğim gibi aslında yazarın gerçek hayatını anlatan bir roman. Ve dikkat ettiyseniz benim bloğumun üst başlığında da “ EAT PRAY LOVE “ yazar. Çünkü ben bu film ve kitaptan sonra çok değiştim, geliştim, olgunlaştım. Her kendimi yalnız hissettiğimde açtım kitabını okudum. Her duygusal olarak yıkıma girdiğimde filmini izledim.

Kendime ilham aldım. Çok sevdim, çok sahiplendim.Vardır hepimizin böyle kitapları ve filmleri. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim şey; filmin müzikleri de olağanüstü olduğudur.

 

Bana kendimi sevmemi ve affetmemi öğreten işlerin en birincisidir.Hayat kısa ve oldu olmadı diye düşünerek zaman geçmiyor. Olmayanı da affedip yola devam etmek gerekiyor.Umarım izleme ve okuma fırsatını bulursunuz.

 

Sevgiyle,

Dadanız

 

 

Yorumlar

  1. “Bazen sevgide dengeyi kaybetmek, yaşamın dengesinin bir parçasıdır.” bu çok tehlikeli..

    YanıtlaSil
  2. Selam Dada'cim,iyi bayramlar.Ben kitabi 1 kere okudum,filmi defalarca izledim kendimi ne zaman kotu hissetsem bana hep iyi gelmistir.Bir gun hayal ediyorum,buna benzer bir macera yasayacagim.Keyifli haftasonlari.Sanirim kendime oyle minnak bir kutu ben de yapacagim.

    YanıtlaSil
  3. Filmi çok duydum. Hic izlemedim böylece birinin kalbine dokunan eserler olmasi sanatın en güzel yani herhalde. Sanatçının habersiz olduğu ama senin yaşamını şekillendiren şeyler olmasi ne garip. Tam kendini yargılayıp sevilmediğimi hissettiğim için kendimi sevmedigim bir süreçteymişim. Yazını okuyunca farke ettim.
    Bu farkındalık iyi geldi. Teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim :)

      Sil
  4. okudum izledim, hıhım faydalı iyi tabii, bali ye gitmekte fayda var :) bu iç yolculuklar bitmez herhalde :)

    YanıtlaSil
  5. Bu filmi neden ve nasıl izlemediğimi anlayamıyorum:-) Öncelikle Julia Roberts hayranıyım:-) Sonrasında ise sizin yorumlarınız ile daha da hayıflandım.. Erkeklerinde kendine bir şeyler çıkarabileceğini anlıyorum yorum ve filmden:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir daha izlemenizi tavsiye edebilirim o zaman. Çünkü her izleme farklı bir anlam katıyor :)

      Sil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar