ANNE



Geçen hafta twitter da bir tweete  denk geldim. "Anne olmayan kadın, yarımdır" yazıyordu.Çok kızdım,öfkelendim, yazdım yazdım, sildim. Normalde ağzımdan çıkmayacak birçok şeyi söylemek istedim. Kadının tam olmasını anneliğe bağlamak, anne olmayan kadınları yarım veya olmamış saymak ne tür bir yobazlıktı.

Saatlerce kafamda kurdum, düşündüm. Hala böyle düşünen insanlar var mıydı?

Neden biz illaki doğurmak zorundaydık?

Kadın erkek eşitliğinin olmadığı bir dünyada , kadını çocuk doğurmadı diye suçlamak , yaftalamak ne kadar insaflıydı?

Önce evlen diye yapılan baskı, sonra doğur diye evriliyor. Evlenme seremonisi tüm gösterişi ile bittikten sonra , çocuk için hazırlıklar başlıyor. Son zamanlarda popüler olan "sosyal medya anneleri" nin annelik dediğimiz o olguyu değersizleştirmeye başladığını düşünüyorum.Çocuğu olacağını öğrenen  kadınlar  , gebelik testinden tut, ultrason fotoğraflarına kadar, her anı internette paylaşıyorlar.Dünyaya bile gelmeyen çocuğun fotoğrafını sosyal medya hesaplarına yükleyip ,onu like yarışına sokuyorlar. Düşünsene sen daha yoksun ama fotoğrafın internette like alıyor. Doğmayan çocuğa partiler düzenleyip, hediyeler kabul ediyorlar. Çocuk doğduktan sonra, sanki tek doğum yapan kadın onlarmış gibi etrafa öğretmenlik yapmaya başlıyorlar. Bir yaşına basan çocuğa, sünnet düğünü misali parti düzenliyorlar. Çocukların her anını sosyal medyada paylaşıp , en güzel çocuk bende, en iyi anne de benim mesajını vermeye çalışıyorlar.Anneliği gösteriş için kullanıyorlar. Arkalarından gelen nesile kötü bir imaj yaratıyorlar.

Bazen bir çocuk sahibi olsam nasıl olur diye uzun uzun diye düşünüyorum. Kalbim hızlı hızlı çarpıyor, terliyorum, gözlerim doluyor. Bu dünyada bu şartlarda bir çocukla nasıl yaparım diye resmen kederleniyorum. Ve tüm annelerin ne kadar ağır bir sorumluluk altında olduklarını anlıyorum.Hepsini ayakta alkışlıyorum.Bir çocuğun var ve kimseye güvenemiyorsun. Bir gün televizyon izliyorsunuz ve bir haber  " komşusu tarafından tecavüze uğrayan ve cesedi bulunan 3 yaşındaki A.K" Karşınızda çocuğunuz en masum haliyle oyuncakları ile oynuyor. Ne hissedersiniz? Daha doğrusu o tarif bile edemediğim hissi bir çok kez hissettiniz.Bir parçanızda o masum katledilen bebekle toprağa gömüldü. Belki de çoğu gece uyuyamadınız. Çocukların can güvenlikleri hiç bu kadar tehlikede olmamıştı.

Başka bir şeyde onları geleceğe hazırlama durumu. Onları eğitmek, ahlaklı insanlar olarak topluma kazandırmak gerekiyor. Ve yine benim şimdilerde gözlemlediğim, bu da çok zor.İnanılmaz rekabet var, eğitim sistemi çöpleşmiş, yararlı kaynak sınırlı ve kendilerine rol model olarak seçecekleri düzgün bir idol bile yok.

Dokuz ay karnında taşıyorsun; ayakların, yüzün şişiyor,göğüslerin kocaman oluyor, yatsan desen kocaman karnından yatamıyorsun,miden bulanıyor, ruh halin değişiyor, hormonların zirveye çıkıyor, uyuyamıyorsun, yiyemiyorsun...

Sonunda onu mis kokusuyla kucağına alıyorsun. Belki o an dünyanın en mutlu insanısın.Onu besliyorsun, çok ama çok seviyorsun.Nefes alıyor mu diye on dakikada bir kontrol ediyorsun. Ağlamasın diye gözünün içine bakıyorsun. O uyuyunca onu izliyorsun. Dünya bir yana o bir yana. Kendinden önce onu doyuruyorsun, onu temizliyorsun. Her şeyde önce onu düşünüyorsun. Her türlü fedakarlığı onun için yapıyorsun. Ama sadece onun için yapıyorsun.O iyi olsun diye elinden gelen her şeyin fazlasını yapıyorsun. Dünya kötüsü bir çocukta olsa bile  sen onu sonsuz seviyor ve koruyorsun.

Nasıl yüce bir şeydir bu? Ben uzaktan izlerken hayretlere düşüyorum. Hayalini kurduğumda bile titriyorum. Asla başaramam diyorum, korkuyorum. Anneler diyorum o kadar değerliler ki, onlara böyle bir tek gün verip, süslü pahalı hediyelerle geçiştirilecek kadar basit değil.Onların sorumluluğu , sevgisi hiçbir şeyle paha biçilemez. Ben anneme dünyanın en pahalı pırlantasını bile alsam, hakkını ödeyemem ki. Geçip giden uykusuz gecelerini, benim için verdiği mücadeleleri, döktüğü gözyaşlarını geri getiremem ki. Beni onun sevdiği gibi kimse sevmeyecek ki.Ben ne yapsam hakkını ödeyemem ki.

Ruhumda kaç renk barındırıyorsam hepsi annemin sayesinde. Kalbim atıyorsa  o var diye, sevebiliyorsam o sevmeyi öğretti diye.

Anne demek mücadele demek benim için. Geceyle ayrı, gündüzle ayrı mücadele demek.
Bir filmde şöyle bir cümle vardı " anne olmak , yüzünün ortasına kocaman bir dövme yaptırmak gibidir" diyordu kadın bebeğinin kıyafetlerini değiştirirken.(Ye dua et  sev) Büyük bir karar ve kocaman bir sorumluluk. Her zaman orada, unutma diye de tam yüzünün ortasında.

Muhteşem anneler, sizlere kocaman teşekkürlerimi iletiyorum. Bu mücadelenizde size güç diliyorum. Her biriniz harikasınız. Bu hayattaki gerçek Wonder Woman sizsiniz. Var olun!





Yorumlar

Popüler Yayınlar