Elini Karnına Koy Kızım


Küçükken bazı hafta sonları babaannemde kalırdım. Tatlı, tontiş bir kadındı. Geçmişten hikayeler anlatmayı çok severdi. Küçüklüğünden, genç kızlığından unutamadığı olayları bazen tekrar tekrar anlatırdı. Çok tatlı anlattığı için bende bıkmadan dinlerdim. Zaten ben az konuşup, çok dinleyen türden bir insan olduğum için babaannemi dinlemek çok zevkli bir hafta sonu aktivitesiydi.
Yaşı baya geçkin olduğu  ve doğa üstü güçlere fazlasıyla inandığı için , benimde korkmayacağımı düşündü sanıyorum , halk arasında üç harfliler dediğimiz varlıklardan hikayeler anlatmaya başlamıştı. Onları gördüğünü, halamın karyolasını salladıklarını anlatıyordu. Tabi bunları dinlemek 10 -12 yaşında bir çocuk için aşırı keyifli. O anlattıkça ben dinliyorum, ben şevkle dinledikçe o da anlatıyor. Böyle bir kaç hafta sonu geçirdim onunla.

Aksi gibi benim annecim de asla bahsetmez böyle şeylerden. Kendisi, korku filmi bile izlemez. Ben hiç duymamışım ondan üç harfli nedir , nasıl olur. Veya ruh, hayalet vs hiç bahsetmez.
İlk defa babaannemden duymuşum, deli gibi merak ediyorum ama anneme de soramıyorum. Tepkisini kestiremiyorum ve bilip bilmediğinden emin değilim.

Zamanla babaannem anlatıklarına başka şeylerde eklemeye başladı. Bir subayla evli olduğu için göçebe hayat sürüyorlardı. Ülkenin en doğusundan batısına , güneyinden kuzeyine, şehrinden, köyüne , bir sürü farklı lokasyonda yaşamıştı.
Şehitlerden ve onların ruhlarının ziyaretlerinden bahsediyordu.Kabul etmeliyim ki ben ne kadar iyi bir dinleyiciysem, o da o kadar başarılı bir anlatıcıydı. Torunlarından bir halamın kızı,bir ben kalırdık zaten onun evinde. Severdim onunla geçirdiğim vakitleri. Sadece bu hikayeleri değil, bir sürü eğlenceli anılarını da paylaşırdı. Güzel vakit geçirirdik.

Gel zaman , git zaman ben bu hikayeleri unutamamaya başladım. Geceleri yatıyorum yatağa aklıma bu hikayeler geliyor. Zihnimde deli senaryolar dönüyor, asla gözlerimi kapatamıyorum. Annemlere de bir şey anlatamıyordum.

Odada kız kardeşimle kalıyoruz ama ben yinede korkuyorum. Gözlerim hep tavanda, kendimi hiç güvende hissetmiyorum.Böyle uykusuz birkaç gece geçirdim. Artık olacak yanı yok, bir yol bulup kendimi güvende hissetmem ve uyumam lazım. Öyle böyle çocuk aklı ile bir yol buldum sonunda. Annemle babamın yatak odası hemen yan odamızdı. Onların horuldama seslerini dinliyordum, birinden biri horuldanmaya başladığı zaman yastığı yorganı kapıp, onların odaya yere halının üstüne yatıyordum. Yani benim orda olduğumu uyku sersemi fark etmeseler beni çok güzel ezerler, pestilim çıkardı. Ben orda uyuyorum ama sabah kendi yatağımda uyanıyorum. Ya annem  ya babam , ben uyuduktan sonra taşıyorlar yatağa. Bu da böyle bir zaman sürdü. Annem artık kızmaya başladı" Taşta yatıyorsun, korkma , yok öyle şeyler, bak ışıklar açık, biz buradayız...." Kadın haklı. Her gece benimle mi uğraşacaklar?

Sanırım öz şefkati ilk o yaşlarda keşfetmişim ben. Ama tabi anlamamışım, bir müddet sonra da her şey gibi unuttum korkularımı da, kendimi sakinleştirmelerimide.

Annem artık ciddi ciddi öfkelenmeye başlayınca , onların odaya da kaçamayacağımı anladım. Başka yol bulmam lazımdı. Karşı yatağımda kız kardeşim yatıyor. Benden dört yaş küçük ve kendisi uykusuyla meşhur. Kafasını yastığa değdirdiği anda uyuyan bir çocuk. Herkes hayran. Buse her yerde, her koşulda yastık gördüğü gibi uyuyor. Ben ise asla uyumayan, huysuz bir çocuk. Yani öyle güzel uyuyor ki, sen uyuyamadığın için ona gıcık oluyorsun. Baktım bir gece mışıl mışıl uyuyor, sokuldum usulca, girdim yorganının altına yattım yanına. Dedim kendimi daha güvenli hissederim,korkmam en azından. Yok yine kapatamıyorum gözlerimi, hep aklım başka yerlerde. Sonra baktım olmayacak, tuttum elini avucumun içine aldım,diğer elimle de kapattım. Teninin sıcaklığını hissetmek iyi gelir diye düşünüyorum küçük aklımla. Bir kaç dakika sonra yavaş yavaş sakinlemişti korkum. Onun elini tutunca, kendimi daha güvenli hissettim, yalnız değildim yanımda o vardı, hissediyordum artık. Sonra kapandı gözler mışıl mışıl uyku...
Böylede bir müddet devam etti. Ama bu durumu da sürdüremezdim. Yatak küçük, ikimiz sığamıyoruz. Çocuğa da eziyet etmek istemiyorum, ama korkuyorum da. Başka yöntem bulmam lazım, direnmem lazım, bu işi başkası olmadan çözmem lazım, ablayım ben falan diye düşünüp duruyorum.

Korkularıma direnmeye karar verdim bir gece.Asla çıkmayacağım yataktan, bir şekilde uyutacağım kendimi. Yattım yatağa, çektim yorganı burnuma kadar.Benim gözler tavanda sürekli tabi , bilmem ne kadar direndim öyle. Sonra dedim Buse'nin elini tutmak uyumuştu , bende kendi kendimi hissedeyim bakayım nasıl olacak. Açtım atletimi koydum elimi karnıma. Korkum karnımda çünkü,karıncalanıyor içim. Kendi elimin ısısını karnımda hissettim. Bir nevi kendi kendimi avuttum, sakinleştirdim yavaş yavaş sanki. Çok iyi geldi, bir kaç dakika sonra kapandı gözlerim.
Sonra kimseye ihtiyaç duymadan uyuttum geceleri kendimi. Bir müddet sonra da neyden korktuğumu bile unuttum.

Yıllar sonra yani 28 yaşında koca bir kadın olduğumda "Pembe Fili Düşünme" diye bir kitap okudum. Öz şefkatten bahsediyordu. Kitap beni çok etkiledi. Çünkü  ben en çok kendimi yargılardım, ve asla kendime şefkatli değildim. Bir çiçeğe,kediye köpeğe aşkla bağlı olan ben, çoğu zaman kendime kötü davranıyordum. Mesela bir şeyden korktuğum da kendime kızıyordum. Hemde deli gibi..."Kocaman kadınsın ne korkması, yaşının insanı ol vs vs"

Bu kendine kızma hali çok kötü bir bağımlılık. Böyle böyle bastırıyor insan kendini.
Kendi içinde, kendini sindiriyorsun.Başkasına söylense kızacağın kelimeleri kendine insafsızca tekrarlıyorsun.
Kitapta da yazar tam da bu durumdan bahsediyordu. Kendimize neden bu kadar yükleniyoruzu sorgulatıyordu. Sonrasında ise kısa bir meditasyon yaptırıyordu.
Meditasyon ise çok basit. Sağ elini kalbine koyuyorsun ve kendine gülümsüyorsun.Kendini hissediyorsun , kendinden asla kaçmıyorsun.Nasılsın diye soruyorsun. Olumsuz düşünceler geldiğinde, ona da gülümsüyorsun "olsun, çok normal, herkesin başına gelebilir, sen bir insansın, yaşadıkların çok normal" gibi mantralar var onları tekrarlıyorsun.
Basit ama çok etkili bir uygulama ve aşırı farkındalık kazandırıyor. Günlük hayatta bile pozisyona girmeden insana iyi geliyor ve sakin tutuyor.

Bir yıldan fazladır sanırım; hayatımı öz şefkate ve şükür etmeye odaklı yaşamaya başladım. Korona virüs ortaya çıkınca tabi, bu panik hali herkes gibi beni de çok etkiledi. Sakin kalmak çok zor olmaya başladı. Ve beni çok eski bir alışkanlığa götürdü. Elini karnına koy Damla.

Uykusuzluk, korku ve endişe halinde elimi karnıma koyuyorum bir haftadır. Kendime burada ve yanımda olduğumu hatırlatmaya çalışıyorum.Tıpkı eski günlerde olduğu gibi ,içimde ki küçük korkan o kız çocuğunu sakinleştirmeye çalışıyorum. Başarılıda oluyorum. Daha sakinim bir haftadır. Korku bile daha az geliyor artık.
Fark ettim ki ben çok küçükken öz şefkatimi keşfetmişim. Çok korkmuşum, uyuyamamışım, ve en sonunda kendimi hissederek , sakinleşmişim, iyileşmişim.  Kendimi sevmenin ve güvenmenin iyi geldiğini anlamışım. Korkularımdan , bedenime dokunup, tenimin sıcaklığını hissedip ben buradayım diyerek kurtulmuşum.

Bir şekilde iyileşmeyi öğreniyoruz. Çok uzun sürdüğü oluyor öğrenme yolunun. Ama , sonunda öğreniyoruz. Herkes kendine iyi gelen iyileştirme yöntemini buluyor, öyle hayatta kalıyor. Ben öz şefkatte buldum bu yolu. Şanslı mıyım, doğru muyum bilmiyorum. Tek bildiğim bana iyi hissettirdiği.Umarım bu zor günler hepimizin korkuları ile yüzleşmeyi öğrendiği günler olur. Herkes kendi huzurlu, iç yolculuğunu bulur.

Sağlıkla ve kendimizi severek kalalım.

#NAMASTE


Yorumlar

  1. Bir de karabasanlar var...Lise yıllarımda çok uğrardı -lar-(acaba sadece bir tane mi yoksa bir sürü mü bu karabasan��)Bir de ölüm korkusu..Ben sevdiklerimin ölümünü düşünmekten değil de kendi ölümü mü kugulayıp düşünmekten feci korktuğumu hatırlıyorum(çok mu bencilce��) ve toprağın altına girecek olmam����offf ölüyorum korkudan.Bu yaşımda hala...Ben hep annemin koynuna girerdim.Buz gibi olan ellerimi ellerinin içine alrdı yine aynı soğuklukta olan ayaklarım da ayaklarının arasına...Sonra huzur��
    Şimdi düşünüyorum da ne ölüm korkusu ne karabasanlar.Sanki hiç aklıma gelmiyor.Bazen kendimden büyük sıkıntıların oluyor,hatta delireceğimi düşündüğüm günler ,haftalar ve belki aylar..Ama hep uçurumdan tırmanarak en tepeye çıkıyorum ama en tepeye sonra bir bakıyorum orada ben çooook güzel sağlıklı akıllı bir kadınım��Beni üzen ve beni dert sahibi yapanlar da uçurumun dibinde.En sevdiğim hareketli şarkıları açıp beni seven insanları düşünüyorum��
    Benim iyileşme yöntemin de bu��
    Namaste
    Ama hep sevgiyle....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değerinin ve kendini sevmenin farkına vardığında yalnız da olmadığını hissediyorsun. Seni uçurumun dibine iten de , oradan çekende bazen kendin oluyorsun. Hepimiz benlerden ve senlerden ibaretiz. Yalnız değiliz ama tekilliğimiz de çok değerliyiz.

      Sil
  2. Kesinlikle ...ve biz çok güçlü kadınlarız ama çok🧡

    YanıtlaSil
  3. ah bu yazına bayıldıııım, böyle anılarından varsa hep yaz yaaa :) babaannenin hikayeleri, onun anıları, senin uyku sorunun, yerde yatman, kardeşinin eli, elini karnına koyman, sonra da pembe fil, özşefkat, karın terapisi. çok güzeldiiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldu beğenmiş olmana, tabii yazacağım hemde en kısa zamanda :)

      Sil
  4. son yazımdasın ooooo gelenler olmuş bilee, tosbağa günlüğü ile ebrar, iki şekerlik :)

    YanıtlaSil
  5. Sürekli kendime yaptığım şeyin adı özşefkatmiş yeni öğrendim. Bunu sürekli yaparım ben. Arada kendime sarılırım, kendimle konuşurum, kötü ve stresli bir zamandaysam içimden ya da sesli dertleşir destek veririm. Bunu öğrenmiş olmak beni de mutlu etti şimdi. :) Teşekkürler. Bu arada Deeptone'dan geldim. Söylemiş olayım. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok mutlu oldum :) Hoşgeldin sefa geldin... Herkesin bir öz şefkati var. Bulanlara ne mutlu :)

      Sil
  6. Bir dönem bende de olmuştu ve nerdeyse aynısı. Ama ben hikayeleri okulda arkadaşlarım sağolsun öyle öğrenip kafaya takıyordum. Kız kardeşimle aynı odadaydık onu uykusundan ediyordum bi süre sonra çok abarttığım zannedilmesin diye sessiz sessiz korkmaya başlamıştım kısa süre sonra da atlattım çok şükür. Artık sadece korku filmi izlediğimde o da bazen :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım hepimizi bir dönem yakalamış bu korku. Ben hala izleyemem korku filmi :)

      Sil
  7. Buna benzer bir anım canlandı yazını okuduğumda. :') Çocukken kulaktan kulağa dolaşan, gerçeklik değeri taşımayan hikayelere inanıp uyuyamadığım geceler olmuştur benim de.. Neyse ki zamanla kendi kendime korkumun üstesinden bir şekilde gelmeye başardım.
    Pembe Fili Düşünme kitabını çok okumak istiyordum. İnşallah en kısa zamanda okuyacağım.
    Güzel günler dilerim. ^-^

    YanıtlaSil
  8. Ben de severimdim büyüklerden böyle hikayeler dinlemeyi. Hatta gizli gizli dinlediğim bile olmuştur.
    Hayatım boyunca korkularımı yenmek için gelimden gelenin en iyisini yapmaya çalıstım.Kimi zaman başardım kimi zaman olmadı. Ama denedim. Galiba denediğim şeye öz şefkat deniyormuş. Kitabıda merak ettim doğrusu 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kitabı tavsiye ederim. Eminim seninde vardır bir yöntemin :)

      Sil
  9. Korona günleri çokça şey düşündürttü sanırım hepimize...
    Yazmak hep vardı...
    Blog'lar gibisi var mı ya? :)
    Ama şu ara yüz değişikliği beni yazarken çok zorluyor, istediğim yazı tipini seçip tamam'a basıyorum, yine de olmuyor. Baya vaktimi alıyor yani :)

    YanıtlaSil
  10. Güzel anılar. Deep bahsedince geleyim dedim. Blogun hayırlı olsun. Ben de beklerim. Selamlar 😊🤚

    YanıtlaSil
  11. Merhaba...Ben de çocukken o tarz hikayeleri arkadaşlarıma kuzenlerime filan anlatırdım.O zamanlar hiç etkisi olmayan şeyleri yıllar sonra rüyamda görerek korkuyla uyandım uzun zaman.
    Özşefkati ben de keşfetmişim meğerse de ismini koyamamışım.Sevindim bu bilgiye :))

    YanıtlaSil
  12. Merbaba damla.ne güzel bir hikaye ever en cok kendimizi yargılıyoruz.en çok kendimize kızıyoruz. Kimseciklere etmediğimizi kendimize ediyoruz.öz şefkat bu aralar ihtiyacım olan şeymiş okuyunca içimde hissettim.teşekkürler ♡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevindin, nice öz şefkatli günlere :)

      Sil
  13. Benzer şeyleri sanırım ben de yaşadım ama farkında olmadan da kendi kendimi iyileştirdiğimi bilmem, bugünden geçmişi düşünsem de yok çıkmıyor, korkutulduğumla korktuğumla kalmışım. Kendime öz şefkat göstermemin ve sevmemin yaşadıklarımı algılama ve sorunlarıma çözüm yaratma yolunda olmazsa olmazlar olduğunu son yıllarda, en etkili bu korona günlerinde keşfettim ben de. Bir de meditasyon sen ne güzel bi şeymişsin :) Mutlaka bir hedefe veya sonuca bağlı kalmadan, sadece yapmak, farketmek, nefesi izlemek, geçmişe takılıp kalmadan veya geleceğe kilitlenmeden yaşamak daha bi huzur getiriyor sanki.. Dadacım anılarına keyifle şahit oluyorum, kendime dersler arıyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sevdim yorumunu. Meditasyon benim de kurtarıcım oldu. Tam düşerken yakaladı beni. İnsanı ihtiyacı olan yerden sarıyor :) Çok teşekkür ederim...

      Sil
  14. Bütün babaanneler hikaye anlatmaya bayiliyor 😄onu cikardim bu yazinda

    YanıtlaSil
  15. Blogumda sana iki tavsiye var; beklerim.

    YanıtlaSil
  16. Çok güzel yazmışsın keyifle okudum

    YanıtlaSil
  17. bitmesin istedim :)) kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  18. Çok güzel anlatmışsın 😊

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumlarınız beni geliştirir.

Popüler Yayınlar